Hep söylüyorum; her türlü melaneti işlemenin en kestirme yolu,
profesyonellerin 2011'den beri oluşturdukları "Erdoğan nefretine"
yaslanmak.
Malumunuz...
Muhalif müptezellerin bu konudaki maharetleri destanlık çapta.
O kadar ki, gündüz gözüyle vatana bile ihanet edebiliyorlar.
MİT TIR'ları ihanetine omuz vermeleri bunun örneğiydi.
Şu sıralar da tüm ümitlerini Zarrab "davası" üzerinden ABD'nin
Türkiye'yi "cezalandırmasına" bağlamışlar.
Vaktiyle...
Merkel, Türkiye'ye gelmesin diye imza kampanyası
düzenlemişlerdi!
Neymiş efendim, Erdoğan'a yararmış. (Türkiye'ye yarar diyecek
halleri yoktu ya. İhanetlerini "Erdoğan" üzerinden böyle kamufle
ediyorlardı.)
Bunların Can'cıkları da Avrupa'ya (ihanetlerine yeterince destek
vermediği düşüncesiyle) sitem etmişti.
Bu kusursuz müptezeller, Venezuela lideri Maduro'yu da yakında
"yandaş" ilan ederlerse hiç şaşmayın.
Neden mi?
Ülkesinin içine düşürüldüğü ekonomik krizden, Türkiye'nin içinde
yer aldığı konsorsiyumla kurtulacağını söyledi ya, ondan.
Erdoğan'ın toplumdaki prestiji üzerinden her nasılsa tuttukları mevki ve makamlarda yan gelmiş yatıyorlar.
Mirasyediler gibi.
AK Partili çilekeşlere de yukardan bakıyorlar.
En büyük maharetleri Erdoğan'ın yanındaymış gibi görünmeyi bir şekilde başarıyor olmaları.
Lakin...
Erdoğan'ın yanında kim pazarlıksız ve karşılıksız duruyorsa da sinsice hedefe koyuyorlar. *** Müptezel muhalifler çıkarları için "Erdoğan nefretini" kullanıyorlar;
AKP'li mürailer de Erdoğan sevgisini.
"Nefret" ve "sevgi" üzerinden çalışan bir "mekanizmadır" bu!
Müptezellerle mürailerin birbirini tamamladığı, birbirine teminat olduğu bir mekanizma...
Kutuplaşma devam ettiği sürece de bu mekanizma deşifre olmaz.