Salih Tuna Sabah Gazetesi

Merkez Bankası faiz ve enflasyon

Yaşadığımız süreci dünyadaki ekonomik gelişmelerden bağımsız değerlendirmek elbette mümkün değil. Likitide bolluğu dönemi artık bitti; FED faiz artırarak piyasaya pompaladığını...

01 Eylül 2018 | 4.365 okunma

Yaşadığımız süreci dünyadaki ekonomik gelişmelerden bağımsız değerlendirmek elbette mümkün değil.
Likitide bolluğu dönemi artık bitti;
FED faiz artırarak piyasaya pompaladığını "emiyor" şimdi.
İlaveten, ABD ambargosu var.
Trump daha geçen gün, "Türkiye ile savaşıyoruz" dedi.
Strateji gereği biz "savaş dilini" kullanmayalım ama doğru söyledi; mesela, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı'nı rehin tutuyorlar.
ABD'nin vergi sıkıştırmalarından Çin, ambargosundan Rusya bile o kadar etkilenmişken, "15 Temmuz işgal girişimi" başta olmak üzere 2013'ten itibaren mütemadiyen ABD saldırılarına maruz kalan Türkiye nasıl etkilenmesin?
Gönül isterdi ki çok daha az etkilensin.
Ne ki Ortodoks vesayetten ve FETÖ vesayetiyle mücadele etmekten fırsat bulup da Özal'ların Kemal Derviş'lerin (ülkemize özgü koşulları savsaklayarak) yerleştirdikleri sistemin "kırılganlıklarını" teşrih masasına yatıramadık!

*** Dilim döndüğünce 2016'dan beri sistemin "kırılganlıklarına" dikkat çekmeye çalışıyorum.
Çapraz okumaların yanı sıra ekonomi alanında çok iyi eğitim almış arkadaşlarla yaptığımız sohbetlerden çıkan sonucu da sizlerle fırsat buldukça paylaşıyorum.
Çaremizin hülasası 3 kelimeden ibarettir:
Tasarruf, üretim, ihracat.
Sistemin temel dinamiklerini eleştirme hakkımızı mahfuz tutarak, sürdürelim. *** Merkez Bankası deyip geçmeyin...
ABD'de yüksek enflasyonun belini kıran, Nixon tarafından 1979'da FED Başkanlığı'na atanan Paul Volcker'dı.
Yüzde 13.5 olan enflasyonu indirmek için yüksek faiz politikasını benimsemişti.
O kadar ki 1981'de FED faizleri yüzde 20'yi bulmuş; haliyle de işsizlik artmış, likidite sıkışıklığı kaçınılmaz olmuştu...
Eleştirileri tahmin ediyorsunuz...
Reagan 1980'de Başkan seçilince, Hazine Bakanı rutin dışına çıkarak, "FED faizleri düşürmeli" demişti.
Ne ki, Volcker sıkı para politikasına devam edileceğini söylemişti.
Bunun üzerine faizlerin düşürülmesi için yasa taslağı hazırlanmış ama Volcker yine geri adım atmamıştı.
Sonuç: 1982'de enflasyon yüzde 5'lerin altına düşmüştü.
Peki, bundan "enflasyonu düşürmenin yolu faizi artırmaktan geçer" sonucu çıkar mı?
Hayır...
Zira 1996 ortalarında işsizlik ve yüksek büyüme döneminde ekonominin ısınmasına bağlı olarak ABD'de enflasyon korkusu başladığında FED'e "faiz artır" dendiğinde, dönemin FED Başkanı Alan Greenspan kabul etmemiş, "ekonomideki büyüme verimlik artışıyla ilgili, enflasyon riski doğurmuyor" demişti.
Dediği gibi de olmuştu;1998 sonuna kadar sadece bir kez faiz artışı yapmasına rağmen enflasyon artmamıştı.
Günümüze dönersek...
IMF ile anlaşan Arjantin yüzde 45 olan politika faizini yüzde 60'a çıkarttı, peso geçen gün yüzde 12 değer kaybetti.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Gerçek başkan kim? 27 Nisan 2024 | 285 Okunma Özgür Özel’in ‘gizli santrfor’ olarak portresi 25 Nisan 2024 | 3.230 Okunma Cübbeli Ahmet (k.s) onu kime seçti? 24 Nisan 2024 | 6.141 Okunma ABD kime bağlı? 23 Nisan 2024 | 1.961 Okunma Magazin İran’ından mezhep İran’ına 20 Nisan 2024 | 335 Okunma