Otopsiden elde ettiği beynin tümünü üniversiteye vermemiş, bir
kısmını kendisine ayırmıştı.
Ne ki, yaptığı yanına kâr kalmamıştı.
Zimmetine geçirdiği "beyin kesitlerini" geri vermeyince
üniversiteden şappadak kovulmuştu.
Kim mi?
Thomas Stoltz Harvey.
Söz konusu talihsizliği yaşayan öyle sıradan bir beyin değildi.
Ölümünden sonra yedi saat içinde çıkarılmış Einstein'ın
beyniydi.
Neyse ki...
Bilim insanı Lucy Rorke-Adams (otopsiyi yapan doktorun dul eşinden
elde ettiği) bu "beyin kesitlerini" müzeye bağışladı.
"Nöroanatomi" üzerine geliştirilen teorilere mezkur beyin ilham
kaynağı oluyormuş!
E tabii Einstein bu, ayakkabıları ilham kaynağı olacak değildi
ya!
Hayır hayır, asla "alegori" peşinde değilim.
"Allah gecinden versin, emri hak vaki olunca Kılıçdaroğlu'nun
beynini müzeye koyalım..." yollu münasebetsizliklerle de hiç işim
olmaz.
Lakin, şuncağızı da tüm samimiyetimle itiraf etmeliyim: Benim
dikkatimi Kılıçdaroğlu'nun ayakkabıları değil, beyni çekiyor.
Aman ha!..
Kılıçdaroğlu'nun beyni dikkatimi çekiyor ifademde herhangi bir
tahfif yok.
Yahu niye alay edeyim...
Kim dikkat çekici bir beyin taşımak istemez?!
Esasında, bir politikacı da ayakkabılarından ziyade beyninin dikkat
çekmesinden veya beyniyle ilgilenilmesinden mutlu olur.
Yani, olabilir.
Olmalıdır...
Bilmiyorum, yanılmış olabilirim.
Bildiğim şey şudur:
Kılıçdaroğlu, başbakanlık yapmış CHP'li Hasan Saka'yı hiç duymamış.
En son okuduğu kitap da "İnce Memed."
Hülasa, cehaleti dillere destan.
O kadar ki, kendisiyle bir öğle yemeği yediğini söyleyen Prof.
Celal Şengör, "Atatürk'ün partisinin başı buysa, gittik
gürültüye..." diye hayıflanmıştır.
Fakat...
Sayın Kılıçdaroğlu en kültürlü, en okumuş kesimin oyunu
alabiliyor.
Bu müthiş başarının bir "beyin işi" olduğunu düşünüyorum.
Sempatik olması da yine bundan kaynaklanıyor.
Bağırıp çağırdığında, masayı falan yumrukladığında da
sempatikliğinden hiçbir şey kaybetmiyor.
Mesela, Fetullah kadar yalan söylüyor ama onun gibi müstekreh
olmuyor...
Hiç düşündünüz mü, CHP Genel Başkanlık koltuğunda hâlâ Baykal
olsaydı ne olurdu?
Yahut...
Bir Emine Ülker Tarhan, bir Muharrem İnce, bir Şahin Mengü genel
başkan seçilseydi?...
Tamam, CHP terörle (PKK ve FETÖ gibi terör örgütleriyle) arasına
mesafe koymayı başarırdı.
Dış politikada da Türkiye'nin yanında yer alırdı.
Ne ki, siyaset çok ama çok renksiz olurdu.
Şu sempatikliğe bakar mısınız Allah aşkına!
Alman gazeteci soruyor: "Erdoğan'ı 2019'da kesin devireceğinizi
söylediniz. Bir planınız var mı?"
Kılıçdaroğlu cevap veriyor: "Mutlaka bir planımız var ama ben
bilmiyorum..."
Bu güzellik bir "beyin işi" değilse nedir?