Sayın Kılıçdaroğlu ve genel başkanı olduğu CHP her fırsatta
terörün her çeşidine karşı tavrını gayet net ortaya koyduğu halde
biz ısrarla, “DAEŞ'e yardım ve yataklık yapıyorsunuz” suçlamasını
yaptık.
Daha doğrusu, böyle bir algının yerleşmesi için her yola
başvurduk.
An geldi arsızca şavulladık, an geldi FETÖ'nün MİT TIR'ları
üzerinden ürettiği malzemeleri ağzımızdan düşürmedik.
Bu konuda yabancı dostlarımız da bizi mütemadiyen fiştekledi.
Ne oldu peki?
Reina'da katliam yapan terörist Kılıçdaroğlu ve CHP sayesinde
yakalandı.
Polisimizin ayağını teröristin kafasının üstünde gösteren o
fotoğrafla da tüm dünyaya, “iç savaş hevesiniz ayağımızın
altındadır” mesajını verdik.
Sayın Kılıçdaroğlu'ndan özür diledik mi peki?
Reina katliamı sonrası şappadak, “yaşam tarzımıza saldırı”
yaygarası kopartmıştık unuttuk mu?
Halkevlerimiz metrolarda, kafelerde laiklik çağrıları yapmış,
Kılıçdaroğlu'nun “DAEŞ işbirlikçisi” olduğunu haykırmıştık.
Başbakan Binali Yıldırım da Halkevlerimizin bu çağrılarına karşı
çıkan CHP'yi eleştirmiş, “gençlerimizin barışçıl çağrılarına karşı
çıkmak ahlaksızlıktır” demişti.
Ne oldu, hiç utandık mı?
Polisimizin ayağı altında sadece o teröristlerin kafası değil,
“yaşam tarzına saldırı” yaygaramız da kaldı.
Ayrıca…
DAEŞ'le iltisaklı dediğimiz CHP sayesinde, El Bab'ta DAEŞ'e karşı
savaşıyoruz.
Kılıçdaroğlu ve CHP'ye yaptığımız bütün bu haksızlıklardan dolayı
sizi bilmem ama ben şahsen çok utanıyorum.
Üstelik bunu her dönem yaptık.
Tee 2007'de, 367 diye bir şey ürettik. Bizim bu mantığımıza göre
Atatürk de cumhurbaşkanı seçilemezdi.
Bununla da kalmadık, başörtüsüne özgürlük istedikleri için
“laikliğe karşı eylemlerin odağı olma” suçlamasıyla CHP'ye 2008'de
açılan kapatma davasına destek verdik.
Hep böyle yaptık.