Üniversite yıllarında tanıdım onu. İnşaatlarda çalışan, kavruk
yüzlü, elleri nasırlı Mardinli bir Kürt'tü.
Herkes ona "Erbakancı" diyordu.
Bir akşam kahvehanede rastlayınca merakıma yenik düşüp sordum:
"Neden sana Erbakancı diyorlar? Çok mu seviyorsun Erbakan'ı?"
Anlattı.
Siyasetle uzaktan yakından ilgisi yoktu.
Erbakan'ın kim olduğunu bile adı "Erbakancı"ya
çıktıktan sonra öğrenmişti... Küçük yaştan itibaren hiç kazaya
bırakmadığı 5 vakit namazını inşaat işçisiyken de kılmayı
sürdürmesinden sebep mezkûr "lakabı" takmışlardı.
"Öğrendin madem, nasıl biri bu Erbakan?" diye takıldım, "Bize de
tavsiye eder misin Erbakancı olmayı?"
Namaz kılıyor musun anlamında, "Namaz var mı?" diye sordu gülerek.
Ben de "Namaz kılmayınca Erbakancı olunamıyor mu?" dedim. "O
kadarını ben bilmem!" dedi, "Sen okumuş insansın, bir şey
soracağım: Neden Hoca diyorlar ona?"
Büyük bir bilim adamı/üniversite hocası olduğunu söyleyince,
Mardinli "Erbakancı'nın" yüzüme nasıl bakakaldığını üzerinden onca
yıl geçtiği halde hiç unutmadım.
O vakitler oluşturulan algının etkisiyle elif görse mertek sananlar
bile Prof. Dr....