Memleketin tüm “güzide” gazetecileri tarihe tanıklık etmek için
hazır vaziyete geçmişlerdi.
Müthiş operasyon başlamak üzereydi.
Polisler gece yarısı bir evi basacaklardı. Ne ki, baskın yapılan
yer terörist evi değildi. Silah kaçakçılığı toplantısı veya eroin
ticareti falan da yapılmıyordu.
Ya?
Orta yaşlı bir adamla genç bir kadının “zinası” söz konusuydu.
Hayır, pop star da değillerdi. (Ayrıca, orta yaşlı adam, “imam
nikahlı eşim” diye feveran edecekti ama kimsecikler o heyulada
duymayacaktı.)
Gazetecilerin onca alakasının sırrı…
Mezkur “zina” üzerinden oluşturulan atmosferde “Türkiye laiktir
laik kalacak” sloganları atılınca anlaşılacaktı.
Sizin anlayacağınız, magazinci milletinin “yasak aşk” tesmiye
ettiği söz konusu “ilişki” “laikliği” tehlikeye sokmuş, laik eşhas
da “laikliği” kurtarmak adına Sincan'da tankları yürütenlere alkış
tutmuştu.
Gülmeyin, durum aynen böyleydi.
Maksat (daha evvel bu köşecikte söylediğim gibi) post modern
tesmiye edilen darbelerine zemin hazırlamak için sarıklı, sakallı
Müslüm Gündüz'ü “zâni”, başörtülü / türbanlı Fadime Şahin'i de
“zâniye” ilan ederek iki simge isme dönüştürmekti.
O kadar ki, “tarikatçı” deyince akla Müslüm Gündüz, “başörtülü/
türbanlı” deyince de Fadime Şahin gelsin istemişlerdi.
Çok tuhaftı…
CHP Milletvekili Tuncay Özkan bu işin arkasında “FETÖkulli”
olduğunu yıllar sonra şöyle faş etmişti: “Çağırdım muhabir
arkadaşı; dedim ki, adamın yatak odasında sizin ne işiniz var?
Gazeteci dediğiniz adam elinde kamerayla Müslüm Gündüz'ü kapısının
önünde beklemez. Böyle bir görevimiz yok bizim. Dedi ki, İstihbarat
Şube Müdürü bizzat aradı; burada çok önemli bir operasyon yapacağız
hadi o operasyon için gelin, dedi. Biz de gittik…”
Mahut operasyon için gazetecileri çağıran İstihbarat Şube Müdürünün
yıllar sonra Fetullahçı olduğu ortaya çıktı.
Hrant Dink cinayeti davasından cezaevinde tutuklu yargılanan
Ramazan Akyürek ve İstanbul İstihbarat Şubesinin eski müdürü Ali
Fuat Yılmazer de bu kurgunun arkasındaydı.
Yani…