Salih Tuna Yeni Şafak Gazetesi

Bir kahraman hakim albayın çığlığı

'' Uuuu! Polisler olduğu gibi Fethullahçı. İyi ki TSK var; irticaya müsamaha göstermemenin yararlarını gördünüz mü?!..” yollu lakırdıların edildiği dönemde çıktı dedi ki...

03 Ağustos 2016 | 5.366 okunma

'' Uuuu! Polisler olduğu gibi Fethullahçı. İyi ki TSK var; irticaya müsamaha göstermemenin yararlarını gördünüz mü?!..” yollu lakırdıların edildiği dönemde çıktı dedi ki, “Fethullahçıların Türkiye Cumhuriyeti'nde en güçlü olduğu kurum TSK'dır.”
Kim mi?
Hava Kuvvetleri Komutanlığı eski savcısı Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok.
TSK içindeki FETÖ yapılanmasını 2009'da ortaya çıkardığı için kumpas marifetiyle 4 yıl 9 ay içerde yatmıştı.
Yani…
Nasreddin Hoca'nın o meşhur fıkrasındaki gibi ağaçtan düşenlerdendi.
Gel gör ki, kendisi gibi ağaçtan düşenleri bile inandıramadı.
Lakin hiç yılmadı.
Erdoğan'ın FETÖ'yle mücadelesine omuz verdi; biz kez olsun, “Beni 2009'da içeri attıklarında siz iktidardaydınız” yollu laf çakmaya tenezzül etmedi.
Küçük hesaplar yapmadı.
Mevzubahis olan vatandı; siyasi görüş farklılarına dönüp bakmadı.
Sayın Erdoğan'ın dışında hiç kimse bunlarla böyle mücadele edemez, diyecek kadar da hakkaniyetten sapmadı.
Çünkü mevzuun vahametini görmüştü.
Zira, FETÖ'nün 2002'de kurulan AK Parti'den yıllar önce, tee 1986'da, sınav sorularını çalarak TSK'ye “elaman” soktuğunu tespit etmişti.
Dahası, TSK'nın yarısından çoğunu FETÖ'nün işgal ettiğini dile getirmişti. (Demek ki, 15 Temmuz direnişi, bir yanıyla da TSK'nın işgalden kurtulmasının yolunu açmıştı.)
Kendisinin de mensubu olduğu askeri yargıda FETÖ'nün yüzde 80 oranında hakim olduğunu (bunları da isim isim bildiğini) söylemişti.
Refikimiz Star gazetesinde geçen gün verdiği mülakatta, son iki yılda bu oranın yüzde yüze ulaştığın söyledi. (Nitekim, 15 Temmuz'dan sonra aynı karara varılmış olacak ki askeri yargı lağvedildi.)
Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok'un tespitleri gerçekten de korkunçtu.
Yazık ki yazık, FETÖ'nün erken dönem gadrine uğrayanlardan birçoğu meselenin vahametini görmüyordu, daha da kötüsü, görmek istemiyordu.
Gördükleri, FETÖ'nün gör dediğiydi; yani, “Erdoğan düşmanlığı”ndan ibaretti. Bu düşmanlık da gözlerine adeta perde olup inmişti.
Nihayetinde, 2013 sonrası FETÖ'nün psikolojik harbine kurşun asker yazıldılar.
O kadar ki, 17-25 Aralık kumpasıyla üretilen malzemelerin gönüllü pazarlamacıları oldular.
Mesela, Soner Yalçın'ın bir internet sitesinin Erdoğan FETÖ kapışmasında aldığı pozisyon, “yesinler birbirini” demekten öteye geçmedi.
Hatta, piyasa kızıştırmak için bir AK Parti'den bir FETÖ'den “salvo” dercediyorlardı.
Daha da kötüsü, FETÖ'ye karşı çıkmayı Erdoğan'a siper olmak şeklinde değerlendiren eski sınıfın çakallarının, kripto paralelcilerin ve ulusalcı çatlakların yaptığıydı.
Akıl almaz bir mahalle baskısı kurmuşlardı.
FETÖ'nün gadrine uğrayarak yıllarca mahpus damında yatan Doğu Perinçek bile mobbinge maruz kalıyordu. Öyle ki, 15 Temmuz direnişine kadar, “Erdoğan'a asıl düşman biziz; asıl biz onu yıkacağız” demeden FETÖ hakkında konuşamıyordu.
Ahmet Zeki Üçok mahalle baskısına hiç boyun eğmedi. Son derece dirayetli şekilde Erdoğan'ın FETÖ'ye karşı verdiği mücadeleye (birçok AKP'liden daha çok) omuz verdi.
FETÖ'nün en güçlü olduğu kurumun TSK olduğunu da kimseciklerden çekinmeden söyleyip durdu.
Geçen günkü mezkur söyleşide, “TSK 1684 asker görünümlü teröristi ihraç etti, YAŞ yapıldı. TSK tamam mı şimdi, temizlendi mi sizce?” şeklindeki soruya şöyle cevap verdi: “Fethullah 1600 rakamını duyunca ABD'de göbek atmıştır. TSK'daki FETÖ için komik bu rakamlar. Son on yılda FETÖ elemanlarının askeri okullara giriş oranı yüzde 70-80. Her yıl 5 bin öğrenci alınır harp okullarına. Yüzde 80'i 4 bin eder, on yılda 40 bin. Öncesini de alırsanız nerden baksanız 80-100 bin rakamı çıkıyor. Dolayısıyla 1600 çok, çok az bir rakam…”
Bu tespitlerde hiçbir abartı olduğuna inanmıyorum.
Graham Fuller'in yıllar önce, 1987'de, “Cemaati Türki cumhuriyetlere yönlendirin” şeklinde kimi generaller nezdindeki girişimlerini bilenler için bütün bunlar hiç muamma değil.
Ahmet Zeki Üçok'un dediği gibi nihayetinde 1968'den itibaren gözünü TSK'ya diken bir örgütten bahsediyoruz.
TSK'daki FETÖ'nün sanılandan çok daha fazla olmasından iki şey çıkar:
Birincisi, darbe tehlikesi geçmiş değildir. Batı'daki kara propagandaya bakılırsa bu ihtimal daha da artıyor.
İkincisi, (aslında birincisinden bağımsız değil) “TSK'nın sadece yüzde 1,5 kadarı darbeye kalkıştı” şeklindeki Genelkurmay açıklaması maalesef gerçekleri yansıtmıyor.
KHK ile ordunun yeniden düzenlenmesi hakkındaki eleştireler bu gerçeklerden bağımsız hiçbir anlam taşımaz.
Çünkü yangın henüz bütünüyle söndürülmüş sayılmaz. Restorasyon ve düzenleme olası bir yangını söndürmeye yöneliktir.
Hatalar yapılsa da nasılsa düzeltilir, hele bir itfaiye işi bitsin. Fazla panik de FETÖ'nün işine yarar, aman dikkat.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yılmaz Erdoğan çöp mü? 01 Mayıs 2024 | 934 Okunma İBB Başkanı kime ‘ihanet’ etti? 30 Nisan 2024 | 4.531 Okunma Gerçek başkan kim? 27 Nisan 2024 | 289 Okunma Özgür Özel’in ‘gizli santrfor’ olarak portresi 25 Nisan 2024 | 3.235 Okunma Cübbeli Ahmet (k.s) onu kime seçti? 24 Nisan 2024 | 6.187 Okunma