'' Uuuu! Polisler olduğu gibi Fethullahçı. İyi ki TSK var;
irticaya müsamaha göstermemenin yararlarını gördünüz mü?!..” yollu
lakırdıların edildiği dönemde çıktı dedi ki, “Fethullahçıların
Türkiye Cumhuriyeti'nde en güçlü olduğu kurum TSK'dır.”
Kim mi?
Hava Kuvvetleri Komutanlığı eski savcısı Hâkim Albay Ahmet Zeki
Üçok.
TSK içindeki FETÖ yapılanmasını 2009'da ortaya çıkardığı için
kumpas marifetiyle 4 yıl 9 ay içerde yatmıştı.
Yani…
Nasreddin Hoca'nın o meşhur fıkrasındaki gibi ağaçtan
düşenlerdendi.
Gel gör ki, kendisi gibi ağaçtan düşenleri bile inandıramadı.
Lakin hiç yılmadı.
Erdoğan'ın FETÖ'yle mücadelesine omuz verdi; biz kez olsun, “Beni
2009'da içeri attıklarında siz iktidardaydınız” yollu laf çakmaya
tenezzül etmedi.
Küçük hesaplar yapmadı.
Mevzubahis olan vatandı; siyasi görüş farklılarına dönüp
bakmadı.
Sayın Erdoğan'ın dışında hiç kimse bunlarla böyle mücadele edemez,
diyecek kadar da hakkaniyetten sapmadı.
Çünkü mevzuun vahametini görmüştü.
Zira, FETÖ'nün 2002'de kurulan AK Parti'den yıllar önce, tee
1986'da, sınav sorularını çalarak TSK'ye “elaman” soktuğunu tespit
etmişti.
Dahası, TSK'nın yarısından çoğunu FETÖ'nün işgal ettiğini dile
getirmişti. (Demek ki, 15 Temmuz direnişi, bir yanıyla da TSK'nın
işgalden kurtulmasının yolunu açmıştı.)
Kendisinin de mensubu olduğu askeri yargıda FETÖ'nün yüzde 80
oranında hakim olduğunu (bunları da isim isim bildiğini)
söylemişti.
Refikimiz Star gazetesinde geçen gün verdiği mülakatta, son iki
yılda bu oranın yüzde yüze ulaştığın söyledi. (Nitekim, 15
Temmuz'dan sonra aynı karara varılmış olacak ki askeri yargı
lağvedildi.)
Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok'un tespitleri gerçekten de
korkunçtu.
Yazık ki yazık, FETÖ'nün erken dönem gadrine uğrayanlardan birçoğu
meselenin vahametini görmüyordu, daha da kötüsü, görmek
istemiyordu.
Gördükleri, FETÖ'nün gör dediğiydi; yani, “Erdoğan düşmanlığı”ndan
ibaretti. Bu düşmanlık da gözlerine adeta perde olup inmişti.
Nihayetinde, 2013 sonrası FETÖ'nün psikolojik harbine kurşun asker
yazıldılar.
O kadar ki, 17-25 Aralık kumpasıyla üretilen malzemelerin gönüllü
pazarlamacıları oldular.
Mesela, Soner Yalçın'ın bir internet sitesinin Erdoğan FETÖ
kapışmasında aldığı pozisyon, “yesinler birbirini” demekten öteye
geçmedi.
Hatta, piyasa kızıştırmak için bir AK Parti'den bir FETÖ'den
“salvo” dercediyorlardı.
Daha da kötüsü, FETÖ'ye karşı çıkmayı Erdoğan'a siper olmak
şeklinde değerlendiren eski sınıfın çakallarının, kripto
paralelcilerin ve ulusalcı çatlakların yaptığıydı.
Akıl almaz bir mahalle baskısı kurmuşlardı.
FETÖ'nün gadrine uğrayarak yıllarca mahpus damında yatan Doğu
Perinçek bile mobbinge maruz kalıyordu. Öyle ki, 15 Temmuz
direnişine kadar, “Erdoğan'a asıl düşman biziz; asıl biz onu
yıkacağız” demeden FETÖ hakkında konuşamıyordu.
Ahmet Zeki Üçok mahalle baskısına hiç boyun eğmedi. Son derece
dirayetli şekilde Erdoğan'ın FETÖ'ye karşı verdiği mücadeleye
(birçok AKP'liden daha çok) omuz verdi.
FETÖ'nün en güçlü olduğu kurumun TSK olduğunu da kimseciklerden
çekinmeden söyleyip durdu.
Geçen günkü mezkur söyleşide, “TSK 1684 asker görünümlü teröristi
ihraç etti, YAŞ yapıldı. TSK tamam mı şimdi, temizlendi mi sizce?”
şeklindeki soruya şöyle cevap verdi: “Fethullah 1600 rakamını
duyunca ABD'de göbek atmıştır. TSK'daki FETÖ için komik bu
rakamlar. Son on yılda FETÖ elemanlarının askeri okullara giriş
oranı yüzde 70-80. Her yıl 5 bin öğrenci alınır harp okullarına.
Yüzde 80'i 4 bin eder, on yılda 40 bin. Öncesini de alırsanız
nerden baksanız 80-100 bin rakamı çıkıyor. Dolayısıyla 1600 çok,
çok az bir rakam…”
Bu tespitlerde hiçbir abartı olduğuna inanmıyorum.
Graham Fuller'in yıllar önce, 1987'de, “Cemaati Türki
cumhuriyetlere yönlendirin” şeklinde kimi generaller nezdindeki
girişimlerini bilenler için bütün bunlar hiç muamma değil.
Ahmet Zeki Üçok'un dediği gibi nihayetinde 1968'den itibaren gözünü
TSK'ya diken bir örgütten bahsediyoruz.
TSK'daki FETÖ'nün sanılandan çok daha fazla olmasından iki şey
çıkar:
Birincisi, darbe tehlikesi geçmiş değildir. Batı'daki kara
propagandaya bakılırsa bu ihtimal daha da artıyor.
İkincisi, (aslında birincisinden bağımsız değil) “TSK'nın sadece
yüzde 1,5 kadarı darbeye kalkıştı” şeklindeki Genelkurmay
açıklaması maalesef gerçekleri yansıtmıyor.
KHK ile ordunun yeniden düzenlenmesi hakkındaki eleştireler bu
gerçeklerden bağımsız hiçbir anlam taşımaz.
Çünkü yangın henüz bütünüyle söndürülmüş sayılmaz. Restorasyon ve
düzenleme olası bir yangını söndürmeye yöneliktir.
Hatalar yapılsa da nasılsa düzeltilir, hele bir itfaiye işi bitsin.
Fazla panik de FETÖ'nün işine yarar, aman dikkat.