Kemal Bey'in “Kafasını Arayan Adam” olarak macerası, duvardaki
yeri değiştirilen boy aynasında kafasını göremeyince
başlamıştı.
Kaldığımız yerden maceraya devam ediyoruz.
Geçen hafta yazımızı nihayete erdirirken, yani, “2. Bölümün”
finalinde, Bahçeli'nin Kemal Bey'i omuzları üzerinde bir kafa
taşıdığına nasıl ikna ettiğini anlatacağımızı vaat etmiştik.
Hazırsanız, kemerlerinizi bağlayın, uçuşa geçiyoruz…
Kemal Bey her zamanki misafirperverliğiyle kendisini kapıda
karşılayan Bahçeli'nin gösterdiği koltuğa oturdu.
Tedirgindi.
Acaba kafasının yokluğunu Bahçeli fark etmiş miydi? Cesaretini
toplayarak yekten sordu: “Bende bir değişiklik görüyor
musunuz?”
Bahçeli bir değişiklik ararcasına gözlerini dikkatle üzerinde
gezdirince kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu. Keşke sormasaydım,
diye içinden geçirdi. Az kalsın, sorumu geri alabilir miyim,
diyecekti.
Vazgeçti.
Konuyu değiştirmek düşüncesiyle etrafa kaçamak bir bakış atarken
Bahçeli sessizliği böldü: “Ne gibi bir değişiklik Kemal Bey?..”
Nerden aklına geldiyse, pat diye, “Şapka gibi…” deyince, Bahçeli,
hayretle karşılık verdi, “Nasıl şapka gibi?”
Ne diyeceğini bilemedi, aklına ilk geleni söyledi: “Melon şapka
gibi…”
“Kemal Bey! Siz daha önce melon şapka mı takıyordunuz?”
“Hayır, hiç takmadım. Neden sordunuz ki?”
“Melon şapka dediniz ya onun için…”
“Ama takıyorum demedim ki ben!”
“Yahu siz biraz önce, bende bir değişiklik görüyor musunuz, diye
sordunuz; ben de ne gibi, dedim. Siz de bunun üzerine, şapka gibi,
deyince…”
Bahçeli'nin sözünü keserek, “Şapka takmak için de her şeyden önce
bir kafa lazım ama!” dedi.