BAŞBAKAN Davutoğlu’nu çok eskiden beri bilir ve tanırım.
Özellikle başdanışmanlığı döneminde dünyanın farklı yerlerinde çok
kez karşılaştık ve sohbet ettik. Davutoğlu, önceki gün İstanbul
adaylarının tanıtım toplantısının ardından benim de aralarında
bulunduğum bir grup gazeteciyle sohbet etmek istedi. Bu benim
açımdan sürpriz oldu. Zira benden kaynaklanmayan nedenlerle,
kendisiyle yaklaşık 18 aydır konuşma imkânım olmamıştı. Biraz da
bunun etkisiyle olsa gerek, ilk soruyu da ben sordum.
Geçen süre zarfında Davutoğlu’nun çok da fazla değişmediğini, “önce
hoca, sonra Başbakan” olduğunu gördüm. Örneğin, yine her soruyu
uzun uzun, sık sık tarihe atıfta bulunarak ve sosyal bilimlerin
kavramlarını kullanarak şevkle cevaplıyor. Özellikle “A’dan Z’ye
ben yazdım” dediği “Yeni Türkiye Sözleşmesi” nden bahsederken,
kendisinde hep var olan ama daha önce pek fark edilmeyen
“özgüven”in iyice belirginleşmiş olduğunu da gördüm.