Dün toplum ve ümmet olarak bayram yapmayı hak etmediğimizi
yazmıştım.
Evet, fert fert bazı yükümlüklerimizi yerine getirsek de toplum
olarak ümmet olarak üzerimize terettüp eden kimi
sorumluluklarımızı (kifai ve ayni
farzları) ihmal etmenin olumsuz sonuçlarını
yaşıyoruz.
Bazı sorumluluklar fertlere değil topluma ya da ümmete terettüp eder. Toplumun bir kısmı yerine getirirse geri kalanı sorumluluktan kurtulur. Hiç kimse yerine getirmezse ya da eksik yerine getirilirse toplum ve ümmet olarak hepimiz sorumlu oluruz. Buna İslam literatüründe farz-ı kifaye diyoruz.
***
Hep cenaze namazı misal olarak verilir ötesine geçilmez.
Bu sorumluluğu hayatımıza aksettirdiğimizde ortaya İslam’ın hayatı kuşatan her zaman ve mekan için geçerli mükemmel bir sistem olduğu hakikati çıkar.
Kısaca farz-ı kifaye, Müslümanların ihtiyacı olan uzman, kurum ve ürünün yerli olarak karşılanması diye tarif edilebilir.
***
İhtiyacımız olan bütün uzmanları yetiştirmek toplumun üzerinde ki bir vecibedir.
Doktor, mühendis, öğretmen, asker, polis itfaiyeci, terzi, tasarımcı, tamirci, senarist, yönetmen, diplomat, pilot, hukukçu, siyasetçi, gazeteci, sanayici v.b.
Meşru ihtiyaç alanındaki bütün uzmanlıkları sayabilirsiniz.