Adalet, hukukun vicdanlarda
kabul görmüş tatbikatıdır. Hukuk mevzuatının, yargılama yoluyla
hedefine varmasıdır...
Davanın gününde bitmesi ve
çıkan hükümden tatmin olmak çok önemlidir. Zamanında tecelli
etmeyen adalet, eksik adalettir. Gecikmiş adalet, elbette adalet
değildir.
Adalet, öylesine sağlam olmalı
ki aleyhine karar verilen taraf bile hükmün isabetli olduğunu kabul
edebilsin. “Şeriatin kestiği parmak acımaz!” sözü bunun
delilidir.
Bir devlet, savrulunca, gemi su
almaya başlayınca cemiyet her cepheden zarar görür. Orduda iki asır
evvelinde başlayan bozulma, cephelerde mağlubiyeti getirmiş; bu
mağlubiyetler de hazineden, maliyeye, divan edebiyatından, hukuka
kadar bütün içtimai, iktisadi ve siyasi müesseseleri
etkilemiştir.
Sanılıyor ki bir dönemin söz
sahipleri bir sabah uykudan kalkınca harf inkılabına, Avrupa’dan
kanun iktisabına vs karar vererek bunları tatbik etmişler. 1923-33
Aralık’ında olan sosyal ve fikri kırılmaların kökü, Tanzimat’a,
1839’a kadar gitmektedir. Avrupa’dan kanun devşirme Tanzimat’la
başlamış, Erken Cumhuriyetle birlikte topyekûn iktibasçılığa
yönelerek asırların tecrübe ve bilgi birikimi bir gecede
taklitçiliğe feda edilerek mazi yabancılaştırılmıştır.
Millî ve yerli olmak, her
şeyden önce hukuk ve adalet için gereklidir. Kendi mülk, irfan,
şahsiyet ve ifademiz olan hukuk ve onun mahsulü adalet diğer hamle
ve eserlerden üstündür.
Bir idareyi devlet yapan,
millet ve vatan şartlarından sonra adalet gelir. Öbür unsurlar daha
sonradır.
Bir ülkede karakol ve adliye
sayısının azlığı o milletin ne kadar kendisiyle barışık ve huzurlu
olduğunu gösterir. Mahkûm ne kadar azsa hukuk, kanun ve adalet o
kadar iyi işliyor demektir. Davaların çabuk ve adaletle bitmesi o
devlet için itibarların en büyüğüdür. Türkiye’de ne yazık ki 6
yıldan 60 yıla kadar uzayıp giden, dededen toruna devam eden
davalar çok yaşandı.
9 sahada kuvvetli olmak
devletin büyüklüğünü gösterir:
-Kuvvetli
maarif.
-Kuvvetli
adalet.
-Kuvvetli
maliye.
-Kuvvetli
hariciye.
-Kuvvetli
dahiliye.
-Kuvvetli
bayındırlık.
-Kuvvetli
ordu.
-Kuvvetli
ahlak.
-Kuvvetli
aile.
Tanzimat’la dikişleri sökülen
hukuk, yaşadığı ıslahat ve inkılap şoklarıyla toplumda doku
uyuşmazlığı gördü. Adalet mülkün temelidir vecizesi, bir tabela
yazısına dönüştü. Öyle oldu ki mahkemenin kararı, yalnızca davacı
ve davalıyı değil, kararı veren hâkimi de tatmin ve memnun
etmedi.
Bizde adaletin yüz karası,
sadece İstiklal Mahkemeleriyle Yassıada Mahkemesi idamları
değildir. Darbe dönemi davaları çoğunlukla yüz karası olduğu gibi
sivil hayatta da akçelerin, hilelerin, sahte şahadet ve delillerin
yön verdiği nice haksız ve adaletsiz hükümle hayatlar karartılmış,
cemiyet dinamitlenmiştir.
Adaletsizlikten şikâyet, Ziya
Paşa’dan Abdurrahim Karakoç’a nice şairin
mısraındadır.
Yeni Adli Yıl münasebetiyle dün
TRT Haber’de TRT Haber Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç’un Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül ile mülakatı vardı. Sn. Gül, işinin ehli bir
siyasetçidir. İyi hazırlanılmış bu mülakatta suallere verdiği
cevapları, dikkatle dinledikten başka daha sonra metin olarak da
inceledim. İnandırıcılık çok önemlidir. Bakan gayet sakin şekilde
her suale hakkıyla cevap verdi. Ümit ve temenni ederiz ki
Abdulhamit Gül, ileride Türk hukukunun ayağa kalktığı, Türk
adaletinin hayat bulduğu bir dönemi başlatan mimar olarak anılsın.
Tarihin yarın AK Parti iktidarı için şöyle yazması da milletimizin
hayrına olur:
-AK Parti, iktidarının birinci
döneminde alımlı adalet sarayları inşa ederek adaletin maddesine,
ikinci dönemdeyse hukuk mevzuat ve icraatını imar ederek manasına
hizmet etmek suretiyle adaletin gecikmeden tecelli etmesine hizmet
etti.
Abdulhamit Gül’ün verdiği
malumata göre bugün Türkiye’de 252 bin 712 mevkuf ve mahkûm ve 6
milyon da derdest; görülmekte olan dava mevcuttur.
Mevcut iktidarın müşteki
vatandaşlara, AİHM/Av. İns. Hakları Mahkemesinden evvel AYM/Anayasa
Mahkemesine müracaat etme yolunu açması onun muvaffakiyet hanesine
yazılmış kayıtlardan biridir.
İstinaf Mahkemeleri de takdir
sebebidir. İstinaf Mahkemeleri başarı göstererek çoğaldığında
Yargıtay ve Danıştay, hukuk tefekküründe
yoğunlaşabilir.
Keza “ara buluculuk” denen
hakem sistemi de davaya lüzum kalmadan taraflara anlaşma ve tabii
ki helalleşme imkânını temin ederek mahkemelerin yükünü
azaltacağından, kıymetlidir.
Sevgili Peygamberimizin
-aleyhisselam- buyurdukları şu temel hukuk kaidesini ihmal etmemek
lazım gelir:
-El sulhü seyyid’ül ahkam/
Anlaşarak varılan hüküm, kararların en üstünüdür.
Hâkim yardımcılığının ihdas
edilmesiyle avukatlarla noterler dâhil hukukçuların mesleğe
başlamadan evvel ehliyet yani yeterlilik imtihanına tabi tutulacak
olmalarını da yerinde buluyoruz.
42 yıldır, hukuk, mevzuat ve
adalete dair ürettiğimiz birçok fikir ve teklifler oldu. Bunlardan
bazısı hayata geçti, bazısı belki göze çarpmadı. Adalet
Bakanlığının bir heyet teşkiliyle hukukçu kalemlerin son bir
asırdır yazdıklarını derlemesi faydalı olur.
Bahis derin, söz çok. Mevzuu
şöyle bağlayalım:
İyi hukukçu yetiştirmenin
hikmeti eğitimdir. Hukuk liseleri açılmalıdır. Hukuk liselerini
bitirenler, imtihansız olarak hukuk fakültelerine alınmalıdır.
Öncelikle adı geçen liselerin sonra da hukuk fakültelerinin
hocaları çok iyi yetişmiş olmalıdır.
Genç, hukuk fakültesine
geldiğinde yazma ve konuşma olarak üstün bir Türkçeyle donanmış,
hukuk mantığını kavramış olduğu gibi Osmanlı Türkçesine hâkim
olmalı, Arapça ve bir Batı dilini yahut Latinceyi ana dili gibi
bilmelidir. Bu vesileyle şunu söylemeliyiz. Türkçe ana dilimiz,
Osmanlı Türkçesi hukuk dilimiz, Arapça medeniyet dilimizdir.
İngilizce ticaret, Farsça sanat ve tasavvuf dilidir.
Liselerde 1922’ye kadar bir
Avrupa lisanının yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri de
vardı.
Hukuk fakültelerinin çokluğu
övünme sebebi olamaz. Ancak mezundaki kaliteyle övünebiliriz. Bugün
bu fakülteler daha ziyade hukukçu değil, hukuk teknisyeni
yetiştirmektedir.
Bizim dünya ile yarışan hukuk
mütefekkirlerine ihtiyacımız var. Bunlar, İslam Hukuku’nu da Roma
Hukuku’nu da Osmanlı Hukuku’nu da bugünkü hukuk tatbikatlarını da
bileceklerdir.
Vaziyet onu gösteriyor ki
Adalet Bakanlığının tertiplemesiyle hukuk üzerine i’mal-ı fikr
edilecek çokça toplantılar yapılması elzemdir.