Her şey ani ve hızla gelişirken yorum yapmak zor ve riskli.
Aslında Rus uçağının düşürülmesinin önemli sonuçları olacağı
haricinde her yorum için erken. Çok dar bir alanda, çok fazla
aktörün dahil olduğu bir silahlı çatışmada çok da şaşırtıcı olmayan
bir vakayla karşı karşıyayız.
Taşeron güçler, taşeronların işverenleri, milis güçler,
devletleşmiş terör örgütleri, etnik temelli gruplar, İslamcı
örgütler, birbirine girmiş sınırlar, petrol kaynakları vs. derken
Suriye ve Irak’ta yaşananlar ufak bir laboratuvarda yapılan bir
cehennem deneyine döndü.
Birçok devletin hava kuvvetlerinin bir yerleri bombaladığı, ittifak
halinde olanların bile müttefiklerinin diğer müttefiklerini
bombalayabildiği bir karmaşa manzarası.
Daha üç beş gün önce dünya liderleri Antalya’da toplandıktan sonra
kritik bir hadisenin meydana gelmesi de bölgede nüfuz savaşı yapan
kuvvetlerin nüfuz alanlarını belirlemede büyük sorunlar yaşadığını
gösteriyor.
Türkiye, desteklediği unsurlarla temasının kesilmesi tehlikesini
bertaraf etmeye çalışıyor. Geçen günlerde, PYD’ye Fırat’ın batısına
sokmama konusunda, ABD ile 98 km’lik IŞİD’den arınmış bölge
konusunda mutabık kalmasıyla başarılı olacakmış gibi göründü. Son
gelişmelerden sonra o hikâye nereye nasıl evrilecek şimdiden
kestirmek zor.
Rusya destekli Esad rejiminin Bayırbucak
bölgesinde hâkimiyet kazanması ise Türkiye açısından yine bir
bölgede nüfuz kaybı demek.
Sınıra çok yakın bu bölgedeki Rus jetlerinin faaliyetleri hakkında
Türkiye daha önce de uyarılarda bulunmuştu. Ancak Rus jetinin hava
sahasını ihlal edip etmediği ve ettiyse ne kadar süreyle ettiğini
anlamak için henüz erken. Türkiye’nin yayımladığı radar kayıtları
kısa süreli bir ihlal olduğunu gösterirken Rusya ihlalin söz konusu
olmadığını iddia ediyor ve bunu “objektif” kayıtlara
dayandırıyor. O kayıtların da çıkması daha net bir tabloyu ortaya
koyacaktır.