Önceki gün Silivri’deki Cumhuriyet davası
duruşması yine insanı şaşırtmayan, yargının artık gelenekselleşmiş
bir performansı şeklinde gerçekleşti. Sabah 10 civarı başlayan
duruşma gece yarısı sona erdi. Tanıklar dinlendi, sanıklar
haklarındaki iddiaları yeniden çürüttü, avukatlar özenli ve detaylı
savunmalarıyla iddianameyi delik deşik etti. Ancak sayın savcı
sanki yaklaşık 12 saat süren bu duruşma gerçekleşmemiş, kendisi
duruşma salonunda değilmiş gibi, kopyala yapıştır gerekçelerle
tutukluluğun devamını talep etti. Mahkeme heyeti de bu talebe
uydu.
Siyasi davalar milli bir özelliğimiz. Ülkemizi
ziyaret eden yabancıların doğal güzelliklerimizi, tarihi
eserlerimizi, müzelerimizi gezdikleri gibi adliyelerimize de
gelerek bu tecrübeye ilk elden şahit olmaları turizmimizi
büyütecektir. Bir hukuk turizmi sektörü
doğabilir.
Bir ceza yargılamasında bir hukuk davasının
konusu olan vakıf yönetimi seçimi saatlerce nasıl tartışılır,
cemaat üyelerinin sms kampanyasıyla taciz edilen bir gazeteci neden
bu sebeple on buçuk aydır tutukludur, Gebze Yüksek Teknoloji
Enstitüsü Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun bir mühendis
yaşı kadar mesleki geçmişi olan bir genel yayın yönetmeninin
gazeteciliği konusunda nasıl bilirkişilik yapar, telefonunda ByLock
bulunmayan biri nasıl ByLock kullanıcısı diye
tutuklanır, Gülen’in devleti ele
geçirme çabasını yazdığı için hapse atılmış bir gazeteci bugün
nasıl “FETÖ”cülükle
suçlanır.
Bunları ve diğer türlü tuhaflığı izlemek
değişik heyecanlar arayan turistler açısından yepyeni bir turizm
pazarı potansiyeline işaret ediyor.