Dünyadaki Amerikan ve İngiliz sözlüklerinin ve dil derneklerinin
bir geleneği var. Her yıl, o yıla damgasını vuran ya da zamanın
ruhunu yansıtan bir kelime seçiyorlar. Belki hatırlarsınız 2003’te
metroseksüel sözlüklere girmişti. O dönem bizde de pek popülerdi.
2009’da tweet sözlüklerde yer aldı. 2013 ise selfie’nin yılı
olmuştu.
Oxford Sözlüğü, yılın kelimesini açıklayan ilk kurum oldu. Bu yılın
kelimesi post-truth. Yani postmodernizm gibi post-gerçek. Objektif
gerçeklerin kamuoyunu şekillendirmede duygular ve kişisel inançlara
göre daha az etkili olduğu koşullar olarak tanımlanıyor.
Yani günümüz siyasetinde gerçekler ne derse desin seçmen bildiğini
okuyor. Bilgiyle değil, duygularla hareket ediyor. Özellikle Brexit
ve Trump’ın başkan seçilmesinden sonra
Oxford’un bu seçimini yerinde bulan çok. Keşke bizdeki kimi iktidar
yorumcuları gibi mesela Trump’ın seçim zaferini üst akla ve müesses
nizama karşı sessizlerin sesinin galip gelmesi diye
değerlendirebilecek kadar mekanik düşünmenin yolunu
bulabilseydik.
Gerçekten de bir post-gerçeklik döneminde yaşıyoruz. Siyasetçilerin
duygulara hitap etmesi yeni değil. Gelgelelim objektif gerçeklerin
bu denli hırpalanması son zamanların meselesi. Burada bahsedilen
farklı bakış açıları değil, açıkça yalan söylemek. Olmamış bir şeyi
olmuş gibi göstermek.
Geleneksel medyanın internet karşısında aldığı hasarın da bunda
payı büyük. Daha basitçe ifadesiyle sosyal medya yalan haber üreten
çakma internet siteleriyle dolu. Bunların ürettiği sansasyonel
yalan haberler ise müthiş paylaşılma oranlarına sahip. Mesela
bizdeki iktidar kalemlerinin de hevesle
paylaştığı, Clinton e-maillerinin
sızdırılmasındaki rolü sebebiyle öldürülen FBI ajanı haberi.
Tamamen tıklanma almak peşinde bir site tarafından uydurulmuş ve
haberi yüz binlerce kişi paylaşmış.
Makedonya’nın küçük Veles şehrinde bir grup genç, Trump lehine
yalan haberler üreten onlarca site açmış. Trump umurlarında değil
ancak uydurdukları haberler yayıldıkça kazandıkları reklam gelirini
önemsedikleri ortada.
Hayatını yalan haber üreterek kazanan Paul
Horner, Washington Post’a verdiği röportajda yaptığından
bin pişman olduğunu söyledi. Horner, Trump taraftarlarının hırsla
paylaştığı onlarca yalan haber yapmış. Öyle ki Trump’ın
oğlu Eric ve kampanya
yöneticisi Corey Lewandowski dahi bu
haberleri sosyal medyada paylaşmış. Sıkı bir Trump karşıtı olan
Horner, Cumhuriyetçi adayın seçimi kazanmasındaki payı sebebiyle
kendini affedemiyor. Ancak eklemekten de kendini alamıyor, “Ne
yapayım Trump taraftarları hiç sorgulamadan yalan
haberlerimipaylaşıyordu”. Aylık 10.000 dolar kazancı bu
paylaşımlardan kaynaklanan reklam gelirine borçlu.