AKP’nin en büyük iddiası yeni bir Türkiye’nin kurucusu olmak.
Sayın Erdoğan’ın genellikle iş efelenmeye
geldiğinde “artık eski Türkiye yok, bu Türkiye yeni Türkiye” demesi
meşhur. Bu çıkışların temelinde Cumhuriyetin kuruluşuna duyulan
tepki yatıyor.
Siyasal İslamcı kesimlerin senelerce ağzına sakız yaptığı bazı
söylenceler var. Lozan’ın bir hezimet olduğuna, hilafetin
İngilizlerin baskısıyla kaldırıldığına, Osmanlı’nın tasfiyesiyle
İslam dünyasının iyiden iyiye Batı’nın sömürüsüne terk edildiğine,
özetle Tanzimat’tan bu yana süren modernleşmenin aslında “kefereye”
hizmet ettiğine inananlar tarafından yönetiliyoruz.
Yeni Türkiye de bu anlayışın markası. Cumhuriyet için 90 yıllık bir
reklam arası denmesi ya da Ahmet
Davutoğlu’nun son yüzyılı kapatılması gereken bir
parantez olarak değerlendirmesi hep bu markanın sloganları. Bu yeni
devletin lideri de elbette Sayın Erdoğan. AKP’li Ayhan
Oğan’ın “Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin
beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır”
açıklaması da bunu pekiştirmişti.
Sayın Erdoğan’a yaranmak için bu erken çıkışları yapanlar “şimdi
sırası mıydı” tepkisiyle karşılaşmadı değil. İktidarın yeni
müttefiklerini ürkütmemek gerektiği için
Atatürk’ün de Nutuk’ta “Yeni Türkiye” kavramını
kullandığından bile bahsettiler. İktidarın kısa süren ve
becerilemeyen Atatürk açılımı için bu gerekliydi de. Ancak yeni
Türkiye söyleminin Cumhuriyetin kurucu değerlerinin inkârı üzerine
kurulduğu gerçeği apaçık ortadadır.
Peki, “Yeni Türkiye”nin bir geleceği var mı? Başkanlık rejimi ve
OHAL düzeniyle “Yeni Türkiye” geri döndürülemez bir şekilde
kurulacak gibi görünebilir. Hele medyanın ne...