Memleketimiz bırakalım insan haklarına dayalı bir hukuk devleti
olmayı, YSK kararından sonra artık bir kanun devleti bile değildir.
Şayet bir devlette, kanunun açık hükmü zırva gerekçelerle
çiğnenebiliyorsa, o devlette gücü elinde tutan dilediği her şeyi
yapabilir demektir. Bundan da keyfi ve dolayısıyla baskıcı bir
yönetim haricinde bir şey çıkmaz.
Kanun devleti olmak devletler için ileri bir seviye değildir.
Diktatörlükler dahi kanun devleti olabilir. Belki kanunları
berbattır ancak onlara uyulur. YSK kararıyla karşı karşıya
olduğumuz durum bunun bile gerisinde. Yani mesele Türkiye’nin bir
diktatörlük olup olmayacağından da vahim. Kendi kanunlarına uymayan
bir devlet, temellerini yitirmiş bir bina gibidir. Adalet mülkün
yani devletin temelidir. Biz bırakalım adaleti, kanunun açık
hükümlerinin bile temelden çıkarıldığını görüyoruz.
Mühürsüz oy pusulalarının geçersiz olduğu hükmü öyle teferruat
diye, bir teknik hukuki mesele diye yabana atılacak bir kural
değil. Şekil şartları hukuk devletinin olmazsa olmazıdır. Bir
devlette hukuktan bahsedilebilmesi için “şekil keyfiliğin can
düşmanı, özgürlüğün ikiz kardeşidir” temel ilkesinin her
kararda daimi olarak gözetilmesi şarttır.
Bu “mühürsüz seçim”den sonra tartıştığımız bir kanun
maddesinin uygulanmamasının çok ötesinde. Hukuki güvenliği
tartışıyoruz. Bilmem kararı alanlar, savunanlar ya da işi
uzatmamayı yeğleyenler farkında mı, bu devletin bekası
meselesi.
Dünyanın girdiği bu fırtınalı dönemde, sözüm ona devleti
güçlendirmek için getirildiği söylenen bu anayasa değişikliğinin
geliş biçimi devletin üzerinde bina edildiği hukuk rejimini alaşağı
etmiştir.
Bundan böyle seçmenin, YSK’ye ve dolayısıyla seçim güvenliğine
inanıp oy vermesi nasıl beklenir?
Bundan böyle bir devlet kurumunun kanunların açık hükümlerini
bırakalım uygulamaması doğrudan ihlal etmesi nasıl
engellenir?
Hukuki güvenliğin kalmadığı bir ülkede, devleti devlet yapan ana
koşul yani vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması bile
yöneticilerin keyfine kalmış demektir.
Böylesine güvencesiz bırakılan vatandaşların üzerine devlet çatısı
çökmek üzeredir. Sağlam kurumları ve hukuk devleti ilkesi olmayan
devletlerin nasıl çatırdayıp yıkıldığını Ortadoğu’da
izlemekteyiz.