Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Cumhuriyet
yöneticileri ve gazetecileri hakkında gözaltı kararı veren İstanbul
Cumhuriyet
Savcısı Murat İnam’dan
şikâyetçi olduğunu biliyor muydunuz?
Peki, Cumhuriyet yöneticileri ve
gazetecilerini Gülen’le irtibatlı diye
gözaltına aldırıveren savcının “Silahlı FETÖ örgütüne üye
olmaktan” yargılandığını biliyor muydunuz?
Yani gazetemize Gülenci olduğu iddiasıyla Cumhurbaşkanı’nın da
müşteki olduğu bir davada yargılanan bir savcı eliyle operasyon
yapılıyor.
Herhalde memleketin içine girdiği hukuki ve siyasi açmazı daha iyi
özetleyen bir örnek bulmak mümkün değil. Cebir Ve Şiddet Kullanarak
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni Ortadan Kaldırmaya Veya Görevlerini
Yapmasını Kısmen Ya da Tamamen Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etmek
suçundan Gülenci diye yargılanan bir savcı, senelerce Gülenciler
hakkında kamuoyunu
uyarmış HikmetÇetinkaya’yı
Gülenci diye gözaltına alabiliyor.
İnsan ister istemez, Cumhuriyet’e karşı yapılan bu saldırının
ardında kimin olduğunu sorguluyor. Saldırıyı tezahüratla karşılayan
iktidar medyası Gülencilikten yargılanan birinin ardında saf
tuttuğunun farkında mı acaba?
Böyle puslu ortamlarda en çok bağıranların aslında günahlarını
gizlemeye çalışanlar olduğu sıklıkla görülür. Kendi suçlarından
sıyrılmak için Cumhuriyet gazetesini kullanmaya çalışanların
amaçlarına ulaşmaları güç. Aksine bu yaptıklarıyla kendilerini
şimdiden tarih önünde mahkûm ettiler. Havadaki pus dağıldığı zaman
elbette yargı önünde de mahkûm olmaları muhtemeldir.
En sıradan devlet memurları Bank Asya’da hesabı var diye ihraç
edilirken çok ağır suçlamalarla cemaatçi olmaktan yargılanan bir
savcı nasıl hâlâ görevinin başındadır. Nasıl Cumhuriyet gazetesine
medyaya yansıdığı kadarıyla delik deşik iddialarla
saldırabilmektedir.
İktidar medyası hangi sebeple cemaatçilikten yargılanan bir
savcının gözaltı kararlarını coşkuyla alkışlamaktadır?
Bütün bu sorulara cevap bulunmadan yokuş aşağı demir bir gülle gibi
yuvarlanan memleketin serbest düşüşü engellenemez.