“Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti
şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.”
Cumhuriyet’in kurucusunun bu sözleri söylemesinden 91 sene sonra
geldiğimiz yer ortada. Rüyasında peygamberle konuştuğunu söyleyen
bir meczubu mehdi bellemiş on binlerce kamu personeli. Bu meczubun
müridi orduya çöreklenmiş subaylar.
Bu meczubun, cinleri kullandığına inanan siyasetçiler. Bunları
televizyonda ciddi ciddi tartışan kerlifeli âdemler. Telekineziyle
Cumhurbaşkanı’nın canına kastedildiğini söyleyen danışmanlar,
kendisinin on defa büyüyle öldürülmeye çalışıldığını iddia eden bir
zamanların pek saygın “hoca efendisi.”
Şimdi hep beraber şaşırmış gibi yapalım. Fethullah Gülen’in devlete
sızarak bir el koyma çabası içinde olduğu yeni anlaşılmış gibi
yapalım.
O kadar gazeteci senelerdir yazmamış, hakkında resmi raporlar
düzenlenmemiş, davalar açılmamış gibi şaşıralım. 1999’da Gülen’in
ABD’ye kaçmasına yol açan video kaydında dahi açıkça “her tarafı
fethetme, ele geçirme yolunu şahsen tercih ederim” denmemiş, aynı
konuşmada “Anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekmeden her
adım erken” diye nasihat etmemiş gibi davranalım.
Bugünün demokrasi kahramanı yazarları Gülenci sızıntıya karşı
uyaranları her yere Yahudiler sızıyor diyen Nazilere benzetmemiş
gibi yapalım. “Hoca Efendi”ye ağlak mektuplar düzenleri unutalım.
Aramıza nifak sokmaya çalışıyorlar diye Gülen’i sahiplenen
siyasetçileri hafızamızdan silelim.
“Ne istediler de vermedik” söylenmemiş olsun, Gülen’in devleti ele
geçirdiğine kargalar bile güler dendiği hatırlanmasın. Cemaat
davaları hakkında yazanlar darbeci ilan edilmemiş sayalım. Ekmeğini
cemaatin davalarında amigoluk yaparak kazanmış olanlar demokrasinin
neferi olarak kayda geçsin. Onlarca sene Gülen’in başyaverliğini
yapanları bugün bilge adamlar olarak kabul edelim.
Bu yüzsüzlüğü, bu işbirliğini, devleti bu işgal gücüne tepsiyle
sunanlardan bahsetmeyelim.
Neticede Allah bizi affetsin dediler. Bitti.