Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde yüzde 52 oy alalı beri her şeyi biliyor. Takdir
edersiniz ki o kadar oy alınca insanın önünde kadim hikmet kapıları
açılıverir. İktisattan tarihe, hukuktan tıbba her konuda ilim ve
irfan milli iradenin temsilcisinin zihnine doluşuverir.
Bu sebeple sayın Erdoğan “Ben tarih dersi
veriyorum” diyerek âlemi tenvir etme vazifesinin hakkını
vermeye gayret ediyor. İyi de yapıyor zira televizyon ekranlarına
ve gazetelere bakınca bir tarih dersine ihtiyaç olduğu
görülüyor.
Bir bakıyorsunuz uzman diye kanal kanal koşturan biri Musul
hakkındaki Birleşmiş Milletler raporundan bahsediyor. 1945’te
kurulmuş örgüte 1920’lerde rapor yazdırıyor. Çaresiz kanal
değiştiriyorsunuz. Bir başkası Sykes-Picot Anlaşması’ndan dem
vuruyor. Sonra Sykes ve Picot’nun döneminin dışişleri bakanı
olduklarını söylüyor. İkisi de değildi diye söylene söylene
kumandanın tuşlarına basıyorsunuz. Karşınıza kendi davudi sesine
âşık biri çıkıyor. Ankara Antlaşması’na göre Irak’ın toprak
bütünlüğü korunamazsa Türkiye’nin Musul’a müdahale hakkı olduğunu
gözlerini belerterek duyuruyor. Öyle uluslararası antlaşma olmaz ve
de o antlaşmada öyle bir hüküm yok diye
mırıldanıyorsunuz.
Hakikaten bir tarih ve uluslararası hukuk dersine çok fazla ihtiyaç
duyduğumuz bir dönemdeyiz. Bu sebeple sayın Cumhurbaşkanı’nın
inisiyatif alması son derece önemli.
Yoksa ekranlar ve gazeteler temelsiz “uluslararası hukuktan
doğan meşruiyetzemini” iddiaları ya da “uluslararası
ilgiye mazhar prensipler” gibi hiçbir hukuki anlam ifade
etmeyen ve aslında var olmayan kavramlarla dolup taşıyor.
Suriye ve Irak altüst olmuş durumda. Uluslararası hukuk, tarih ve
diplomasi birikimi üzerine bir siyaset inşa edilmesi zorunlu. Biz
ise zır cahillerin yarı cahillerle hasbıhalini hukuk ve tarih
tartışması niyetine izlemekteyiz.
Bu ortamda ne kamuoyu sağlıklı bir şekilde aydınlatılır, ne de
memleket çıkarlarını koruyacak bir siyaset belirlenebilir. Ancak
hamasetle gerçekler perdelenir, millet yalanla dolanla memleketi
felakete sürükleyecek hamlelere ikna edilmeye çalışılır.
Ekranlar ve gazeteler utanmadan sıkılmadan ve hatta marifet bilerek
açıkça yalan söyleyen çapsızlarla dolu. Yani sayın Erdoğan
haklıdır. Bir tarih dersi vermesi gereklidir.