“Taç giyen baş akıllanır” sözü maalesef her zaman işleyen bir
kurala işaret etmez. Bazı başlar, taçları “akıllanmadıkları” için
giydiklerini bilir. Donald Trump da
başkan olduktan sonra seçim öncesi sert söylemini bırakacağını
umanları yanıltacağa benzer. Bunlara, Trump’ın İslam
karşıtlığını “bugün konuşulur, yarın düzeltilir” diye
değerlendiren Erdoğan da
dahil.
Trump, ona kalsa geri adım atmayacağını gösterdi. Amerikan tipi
başkanlık sistemi önemli bir sınav verecek. Denge ve denetleme
mekanizmalarının bu beklenmedik başkana karşı nasıl işletileceğini
beraber izleyeceğiz.
Artık yedi Müslüman ülkenin vatandaşları ABD’ye giremiyor. Başkan
öyle istedi diye. Yargının müdahalesiyle şimdilik en azından “yeşil
kart” sahipleri ABD’ye kabul edildi. Bakalım sayın Trump ne zaman
sayın Erdoğan gibi mahkeme kararlarına saygı duymama ve tanımama
aşamasına gelecek.
Doğrudan Müslümanları hedef alan bu düzenlemenin insan haklarına
aykırılığından bahsetmeye bile gerek yok. Akıl almaz bir yasak.
Radikal İslamcı örgütlere propaganda imkânı vermek dışında bir
faydası da yok.
Yasaklı yedi ülkenin hiçbir vatandaşı ABD’de bir terörist
faaliyette bulunmamış.
Öte yandan 11 Eylül saldırısının faillerinin vatandaşı olduğu Mısır
ve Suudi Arabistan yasağın dışında. Hem de Trump yönetiminin
Müslüman Kardeşler’i terör örgütü listesine almayı düşündüğü
konuşulurken. El Kaide’nin doğmasında ABD’yle beraber ebelik yapan
Pakistan da kapsam dışında.
Elbette bu ülkelerin vatandaşlarına da ABD’ye girişin yasaklanması
insan haklarına aykırı olacaktır. Fakat siyasal İslamın ve
Selefiliğin çıktığı, tohumlarının ekildiği, çıkan ürünün hasadının
yapıldığı bu üç ülkeye dokunulmamasındaki ikiyüzlülük, açık. Mısır,
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Trump’ın ticari
ilişkilerinin ve yatırımlarının bulunduğu ülkeler olduğunu da not
edelim.
“İki şerefli haremin hizmetkârı” sıfatını kullanmayı seven Suudi
Arabistan Kralı’ndan, Trump’a tepki gelmemesi de çok şeyi
özetliyor. Aynı sessizlik Mısır ve Pakistan’da da mevcut.