Siyasette en önemli değer kimlik olarak yerleşince seçimler
anlamsızlaşıyor. Özellikle Ortadoğu’da seçimler üstü örtülü birer
nüfus sayımına dönüşüyor. Böylece seçim sonuçları sadece bir ülkede
hangi etnik gruptan ya da hangi mezhepten kaç kişi olduğunu
gösterir birer istatistikten ibaret hale geliyor.
Tam teşekküllü Ortadoğulaşma, siyasi tercihlerin oy verenlerin
etnik ya da dini kimliklerine sabitlenmesini de getiriyor.
Memleketimiz de giderek o yola girmekte. Meclis’te temsil
edilebilen dört siyasi parti aynı zamanda dört kimliğin döküldüğü
kalıplara benziyor.
İslam kimliğini kullanan AKP ise bunlar arasında oy oranını en çok
artırabilen parti olarak beliriyor. Neticede Türkler de Kürtler de
Müslüman olduğu için konjonktüre göre iki kimlikten birine göz
kırparak onların seçmenlerinden oy devşirebiliyor. Süreç akamete
uğrayıp kürsülerde Kürtçe Kuran sallamak sonuç vermeyince şimdilik
direksiyon milliyetçilere kırıldı. Görüldü ki milliyetçi cenah,
AKP’yi ömür boyu iktidarda tutabilecek bir oy deposu işlevi görme
potansiyeline sahip.
Yani kimlikleri kalıba dökmüş bu dört parti arasında anlamlı oy
transferi sadece İslamcı-milliyetçi blok için geçerli. 1991
senesinde barajı geçmek için seçim ittifakı yaparak yüzde 17’yi
ancak bulan milliyetçi ve İslamcıların bugün toplam oyu yüzde
65’lerde seyrediyor. Tam teşekküllü Ortadoğululaşmada hızlı yol
almışız.
Oy geçişlerinin kimlikler içine hapsolması memleketi Ortadoğu’ya
hapseder. CHP’nin önüne konmaya çalışılan tuzak da bu. Memleketin
yüzde 65’lik kitlesinden hiçbir şekilde oy almamasının sağlanması.
Bu sebeple CHP’nin bir Alevi ve beyaz Türk partisi olarak
kodlanması ve oy tavanı belli bir yere hapsedilmesi
amaçlanıyor.
Partinin oy tavanı belli olduğu sürece bu gelişmenin tek parti
devletine dönüşme sürecine zerre zarar vermeyeceği biliniyor.
Alevilik üzerinden iktidar medyasının başlattığı propaganda CHP’yi
bir kimlikten ibaret hale getirmek için.