ABD’de Cumhuriyetçi ve Demokrat partinin başkanlık önseçimi
Donald Trump etkisi sebebiyle bütün dünyada büyük bir ilgiyle takip
ediliyor. Trump’ın İslam ve göçmen karşıtı tutumuyla beraber
önseçimlere kimlik siyaseti damga vurmuş gibi görünüyor. Ancak bu
işin yüzeydeki kısmı. Dün Habertürk’te Soli Özel’in de değindiği
gibi, aslında sınıf siyaseti geri dönüyor. Dini ve etnik
kimliklerin bu denli ön plana çıktığı bir süreçte bu ilk başta
inandırıcı gelmeyebilir. Ancak Amerikalı Müslüman seçmenin
davranışı yüzeydeki kimlik siyasetinin aslında sınıf siyasetini
perdelediğine işaret ediyor.
Trump, İslamın ABD’ye düşman olduğunu söylüyor, Müslümanların
ABD’ye girişini yasaklamaktan bahsediyor. Bu durumda, ABD’li bir
Müslümanın Trump’a oy vermeyi hayal dahi etmemesi beklenir. Ancak
Amerikan- İslam İlişkileri Konseyi’nin yayımladığı bir anket,
vaziyetin pek de öyle olmadığını gösteriyor. Müslüman seçmenler
ağırlıklı olarak Demokrat Parti’yi tutuyor. Hillary Clinton ve
Bernie Sanders ilk tercihleri. Gelgelelim, Cumhuriyetçi Parti
seçmeni Müslümanlar da var ve onların partideki ilk tercihleri
Donald Trump. Ankete göre toplam Müslüman seçmenin yüzde 11’i
Trump’ı destekliyor. Bu oran mesela Florida’da yüzde 20’lere kadar
yaklaşıyor.
Sebebi ise ekonomi. Trump, serbest ticaret anlaşmaları sonucunda
işinden olan geniş bir kitlenin hoşuna gidecek şeyler söylüyor.
Sistem aleyhtarlığını ırkçılığa yakın ve faşizan bir üslupla ortaya
koyuyor. Ancak işçi sınıfının ona yönelmesinin sebebi olarak
“serbest ticaret anlaşmalarına” yani mesela ABD’deki fabrikaların
kapanıp Meksika’da açılmasına karşı durması gösteriliyor.
Amerikalı Müslümanların sadece yüzde 14’ü için İslamofobi önemli
bir konu. Ezici çoğunluk, yüzde 40’a yakın bir oranla en çok
ekonomiye önem verdiğini söylüyor. Vox sitesinde yayımlanan bir
değerlendirmeye göre Trump seçmeni Müslümanlar, İslam karşıtı
söylemin sadece bir “retorikten” ibaret olduğunu düşünüyor.
Demokrat Parti’nin iki adayından Bernie Sanders, Amerikan
siyasetinde bir tabu olan “sosyalizm” kavramını kabul ettirmişe
benziyor. Özellikle gelecek umudunu kaybetmiş genç seçmenin
ilgisiyle hâlâ Clinton’ın peşini bırakmadı. Michigan’da elde ettiği
sürpriz galibiyetle hâlâ yarışta olduğunu ispat etti. Michigan’ın
en büyük şehri Detroit’in büyük bir sanayi merkezi olduğunun ve
otomotiv sektörünün çökmeye yüz tuttuğunun da altını çizelim.