Gülen cemaati iktidarın da büyük katkılarıyla devlet aygıtının
her köşesine yerleşti ve neredeyse ülkeyi ele geçirecekti. Çocuk
yaşta devşirilen cemaat üyelerine çeşitli çıkar ilişkileri
sebebiyle cemaatle ortak hareket edenler de katıldı.
Gülen cemaati, AKP döneminde iyice hız kazanan 40 senelik bir
operasyonu tamamına erdiremedi. Ancak diğer tarikat ya da
cemaatlere bir yol haritası da vermiş oldu. Yeterli zamanı ve
adanmışlığı olan dini yapılanmalar, Türkiye’nin bütün kurumlarına
hâkim olma ihtimalleri olduğunu biliyor. Elbette bu hepsi için
geçerli değil. Ancak demokrasiyle ilgisi olmayan, inandığı
değerleri memlekete hâkim kılmayı ilahi bir görev bellemiş cemaat
ve tarikatlar da vardır. Bunların Gülen’in
başaramadığını başarmak için heveslenmediğini kim söyleyebilir?
15 Temmuz’dan sonra devlette liyakatin esas olacağı çok dile
getirildi. Gelgelelim gidişat bunun hayata geçirilmediğini
gösteriyor. İktidar sırtını tarikatlara dayamış durumda ve
tarikatlar Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar siyasetin
belirleyicisi.
Gülen cemaatinin insan devşirme yöntemi eğitimdi. Mevcut iktidar da
eğitimi dincileştirip tarikatlaştırarak benzer bir yol tutmuş
durumda.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın evlerde dini sohbet projesinin cemaatin
sohbetlerinden yöntemsel nasıl bir farkı var? Okulların teker teker
imam hatipleştirilmesi yetmedi, çocuklar evlerinde de rahat
bırakılmıyor.
Dün Cumhuriyet’te yayımlandı. Ne idüğü belirsiz, başında AKP’li bir
belediye başkanının bulunduğu Medeniyet Yolcuları Vakfı adında bir
kuruluşun sağladığı materyallerle, okul saatleri dışında evlerde
dini sohbetler yapması planlanmaktaymış.
Materyaller de şahane. Cumhuriyetin kuruluş dönemini yerden yere
vuran, Atatürk düşmanı sohbetler öngörülmüş.
Yetmezmiş gibi bu dini sohbetler açıkça bir parti propagandası da
içeriyor ve bunu devletin memurları eliyle yapıyor. Mesela şöyle
bir sohbet konusu var: “AK Parti’nin k...