Bürokrasiyi, işi yokuşa süren memuru kim, neden sevsin. Bitmek
bilmeyen kırtasiye içinde devlet labirentlerinde deney faresi gibi
koşturmak hangi vatandaşın hoşuna gider?
Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı’nda Osmanlı bürokrasisini ne güzel
anlatır:
“Bürokrasi bilhassa bizde tembelliği, kafasızlığı, kötü niyeti,
bilgisizliği meşrûlaştırmak demek olmuştur.” Osmanlı’yı çöken bir
maaş ve kırtasiye imparatorluğu olarak tanımlaması da bu
nedenle.
Öyleyse, Erdoğan’ın salı günü kaymakamlara yaptığı konuşmayı
heyecanla alkışlamamız gerekiyor. Şöyle demiş çünkü:
“Statükonun gardiyanlığını yapan bir bürokrasi ülkeye patinaj
yaptırır. Mevzuat şöyledir, böyledir. Mevzuatı koyun şöyle bir
tarafa yeri geldiğinde, ben bunu bu şekilde yaparım deyin ve
yapın.”
Hakikaten mevzuat efendinin ardına gizlenmiş çatık kaşlı bürokrasi
neferlerinden hangimiz çekmedik.
Peki beyefendiye neden teşekkür etmiyoruz. Yeminli Erdoğan
düşmanlığından mı?
Evvela bir rejimi kendi şahsı üzerine inşa eden, rejime yönelik her
eleştirinin şahsında yoğunlaşmasına alışmalı. Bu kendi tuttuğu bir
yol, kendi eseri.
Saniyen, Erdoğan’ın bahsettiği idarenin kanunları vatandaştan yana
yorumlaması değil. Topyekün bir hukuksuzluğun işareti.
Bir davaya inanan, o sebeple var olan hukuki durumu gayrimeşru
bulan ve yenisini kurmak için bugünkünü rahatlıkla çiğneyen bir
anlayış söz konusu.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’na seçildikten sonra Türkiye’nin yönetim
sisteminin fiilen değiştiğini ve parlamenter rejimin bekleme
odasında olduğunu söyledi.
Yani anayasayı askıya aldı. Her söylem ve eylemiyle memleketin
anayasal bir boşlukta olduğunu ispat etmeye çalışıyor. 400
milletvekilini bunun için istedi, şimdi de anayasa referandumunu da
bunun için masaya koyuyor.
Efkan Ala’ya ait olduğu iddia edilen “Biz yasa yapan yeriz,
gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu yapar, sizin yaptığınızı suç
olmaktan çıkarırız” sözleri de içinde yaşadığımız bu keyfi otoriter
rejimi özetlemekte.
Salı günleri Meclis’te grubu olan partiler grup toplantısı yapıyor.
Erdoğan ise o gün muhtar ve kaymakam toplantıları düzenliyor.
Parlamenter rejime karşı bir gövde gösterisi bu. Onun partisi bütün
millet ve devlet bürokrasisi. Siyasi partiler ise gözünde bekleme
odasına alınmış parlamenter rejim kadar işlevsel. Davutoğlu’nun
erken seçime karşı çıkan şimdilik zayıf itirazları da biraz bu
sebeple.