Nisan 2015’te The Atlantic dergisinden Jeffrey
Goldberg, Obama ile bir söyleşi yaptı. Bu söyleşiye
dayanan uzun bir makalede şu değerlendirmeye yer verdi:“Obama,
Erdoğan’ı başta Doğu- Batı bölünmesine köprü olabilecek ılımlı
birMüslüman lider olarak görüyordu. Ama
artık Obama, Erdoğan’ı bir fiyasko, muazzam
ordusunu Suriye’ye istikrar getirmek için
kullanmayı reddeden otoriter bir lider addediyor.”
Üç ay sonra darbe girişimi yaşandı. Dört ay sonra ÖSO silahlı
kuvvetler eşliğinde kayda değer bir direnişle karşılaşmadan
Cerablus’a girdi. Askeri harekâttan az önce, YPG’nin ana gövdesini
oluşturduğu, Demokratik Suriye Güçleri’nin Cerablus Askeri
Meclisi’nin komutanı Abdülsettar
el- Cedir öldürüldü. Mınbiç’teki Kürt
kaynaklarıcinayetin ardında MİT’in
olduğunu ileri sürdü.
Cerablus operasyonu, Rus
uçağının düşürülmesinden bu yana Türkiye’ye
kapanmış olan Suriye hava sahasının
da şimdilik açıldığını gösteriyor. Darbe
girişimi öncesi özür mektubuyla, darbe
girişiminden sonra yurtdışına ilk
ziyaretin Rusya’ya yapılmasıyla devam
ettirilen sürecin işe yaradığı
görülüyor.Rusya Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Valeriy Gerasimov’un
dün sürpriz bir şekilde Genelkurmay Başkanı Hulusi
Akar’ı ziyaret edeceğinin ilan edilmesi ve bunun ilan
edildiği hızda ertelenmesi de not edilmeli. Aynı şekilde not
edilmesi gereken başka bir konu ise ABD Başkan
Yardımcısı Joe Biden’ın
heyetinde bulunan ABD’li bir yetkilinin Cerablus operasyonunu
Türkiye’yle beraber yaklaşık bir senedir planladıklarını
açıklaması. Neden bir senedir bunu konuşuyorlarmış? Şöyle demiş
yetkili: “Cerablus operasyonu hakkında konuştuk çünkü
burası yabancı savaşçılar ve materyaller için ana geçiş
noktası.” Bu aynı zamanda Temmuz 2013’ten bu yana IŞİD’in
elinde olan kasabaya uzun süre Türkiye sınırından rahatlıkla
savaşçı ve materyal geçirildiği anlamına geliyor. Bu da uzun
zamandır yazılıp çizilen bir konu.
Davutoğlu’nun yönettiği dış politikanın sınırları
delik deşik ettiği, bulanıklaştırdığı ortada. Bunun acısını hem
Suriye halkı çekti hem de IŞİD’in Türkiye içinde gerçekleştirdiği
saldırılarla biz çektik. Adıyaman’daki bir çay ocağından çıkan
hücrenin memleketi kasıp kavurması engellenemedi. Bundan sonra
engellenebilecek mi? Maalesef hem PKK hem de IŞİD eylemlerinin
artması, bu yönde bir umut vermiyor. İktidar önceden kabul etmediği
güvenlik zafiyetini şimdilik emniyet ve ordudaki Gülen şebekesine
fatura ediyor. Böylelikle kimseden hesap sorulamıyor. Sorumluluk
alan da yok. Uzun süren AKP ve cemaat işbirliği devletin
kurumlarını maalesef çürütmüştür. O çürümenin neticesini 15
Temmuz’da ve özellikle 7 Haziran’dan bu yana süren terör
saldırılarıyla gördük.