Sultanahmet’teki saldırının ilk akla gelen şüphelisi IŞİD.
İntihar bombası saldırıları örgütün imzası gibi. Suruç ve Ankara’da
memleketin bugüne dek gördüğü en büyük terör saldırılarını kısa
süre içinde IŞİD gerçekleştirdi. Geçen sene bu zamanlar yine
Sultanahmet’te IŞİD bir polis memurunun ölümüyle sonuçlanan bir
intihar saldırısında bulunmuştu.
Kaç zamandır yakalanan intihar bombacıları ve hatta intihar bombası
yeleği imalathanesi de IŞİD’in ne kadar yaygın ve rahat bir şekilde
örgütlendiğini gösteriyor.
Radikal’de Ezgi Başaran dün, yani
saldırının olduğu gün yayımlanan yazısının başlığını “Tehlike
Uyarısı: Bu IŞİD’ciler nerede?” olarak atmış. Ankara
katliamından sonra Emniyet’in isimlerini ve kullandıkları sahte
kimlikleri açıkladığı dört intihar bombacısının akıbetini
sorguluyor.
Emniyet’in açıkladığı isimlerden ikisinin evlendirildiklerinin ve
IŞİD’in “karıkoca”yı ölüme göndermek gibi bir taktiği
olduğunun da altını çiziyor.
Gerçekten de geçen sene Sultanahmet’teki saldırıyı
yapan Diana Ramazova da bir başka IŞİD
üyesiyle evliydi.
Gazete köşelerinde dahi tehlike uyarıları yapılırken böylesine bir
patlamanın engellenememesi nasıl güvensiz bir ortamda yaşadığımızı
gösteriyor.
İşin arkasında PKK’nin olması ise düşük bir ihtimal. Bu PKK’nin
böyle bir eylem kapasitesi olmamasından ya da daha evvel bombalı
saldırı yapmamasından kaynaklanmıyor. IŞİD’le mücadele ederek
uluslararası bir meşruiyet kazanma yoluna giren bir hareketin
turistik bir hedefe saldırmasının kendi açısından bir kazancı
yok.
Ancak Sabiha Gökçen Havalimanı’na yapılan saldırıyı üstlenen TAK
örgütünün savaşı “Türkiye’nin her yerine yayma” tehdidi
ve PKK’nin yöntemlerini fazla“hümanist” bulduğunu açıklaması
da elbette not edilmeli.