İktidar çevreleri uzunca bir süredir Gezi eylemlerini
“üst aklın”, cemaat eliyle giriştiği ve sonuncusu 15 Temmuz
darbe girişimi olan operasyonlarla ilişkilendiriyor.
Ağzını açan iktidar mensubu, “Gezi, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz”
diyerek bu üç meseleyi aynı torbaya koyuyor. İlk başta Gezi’nin
polis şiddetiyle kışkırtılmasının arkasında cemaatin olduğunu
söylediler. Şimdilerdeyse Gezi topyekûn cemaate mal edilmeye
çalışılıyor.
16 Haziran’da polis yaptığı sert müdahaleyle Gezi Parkı’nı ve
Taksim Meydanı’nı boşalttı. Aynı günün akşamı 11. Türkçe
Olimpiyatları’nın kapanış töreni düzenleniyordu.
Sayın Erdoğan törenin onur konuğuydu ve
cemaate şöyle sesleniyordu:
“Gerçek Türkiye tablosu budur. Gerçek Türkiye
fotoğrafı, buradaki fotoğraf, buradaki kadrajdır...
Dışarda anlık zevkleri için sokakları ateşe
verenler değil bir dünya dili olan Türkçeyi omuzlarında
taşıyan gerçek Türkiye mesajıdır bu.”
Bir sene öncesinde MİT Müsteşarı tutuklanmaya çalışılmıştı. Buna
rağmen savaş baltaları hâlâ toprağın altındaydı ve Erdoğan cemaate
Gezi’yi şikâyet ediyordu:
“3 haftadır Türkiye’de birbirinden farklı iki manzara, iki
fotoğraf var. Bir tarafta sapan, taş, molotof kokteyli
vardı. Diğer tarafta Türkçe vardı, türkü vardı, şiir
vardı. Bir tarafta öfke, nefret, çatışma vardı. Diğer
tarafta dayanışma, kardeşlik, merhamet vardı. Bir tarafta
vandallar bir tarafta barış elçileri vardı.Engin yürekli gönül
neferleri vardı.”