YSK, dört buçuk sayfalık kararı yazmak için 48 saat bekledi.
Kararı okuyunca neden bu kadar beklediği de ortaya çıktı. Kanunun
açık hükmüne aykırı bu karara bir gerekçe bulmak elbette
yaratıcılık ve zaman ister. Zamanları vardı, yaratıcılıkları da
fena değil. Tek sorun buldukları gerekçenin anlamsız
olması.
Seçim günü YSK başkanının yaptığı açıklama ve daha sonra internette
yayımlanan kısa metin özetle YSK’nin daha önce de mühürsüz oy
pusulalarını geçerli saydığını söylüyordu.
Ancak verilen örnekler hem 2010 senesindeki Seçim Kanunu
değişikliğinden önceydi hem de tekil vakaları ilgilendiriyordu.
Yani oy pusulalarına mühür vurulmamasının ihmalden mi
kaynaklandığının, oy pusulalarının dışarıdan mı getirildiğinin
tespit edilebildiği ve hakkında tutanak tutulmuş vakalar.
Kaldı ki 2010 değişikliğinden sonra verilen bir kararla 2014 yerel
seçimlerinde Bitlis’in Güroymak ilçesinde seçim mühürsüz oylar
sebebiyle iptal edilmişti. Hatta bu referandumda da yurtdışından
gelen mühürsüz oylar da Yurtdışı İlçe Komisyonu kararıyla geçersiz
sayılmıştı.
YSK başkanının açıklamasının 2010 öncesi verilen kararlarla bir
ilgisi yok. Sayısı belirsiz, ihmalle mi, kötü niyetle mi sandıklara
sokulduğu tespit edilmemiş, haklarında tutanak tutulmamış oylardan
bahsediyoruz. Bir sandıktaki tekil ve ispatlanabilir bir vakadan
değil. Dolayısıyla bütün seçimin, seçim güvenliği geri dönülmez bir
şekilde ortadan kalkmıştır.
Haliyle YSK başkanının açıklaması geçerli bir gerekçe değil. Bu
sebeple 48 saatlik uzun bir süreden sonra YSK bambaşka bir
gerekçeyle karşımıza çıktı. Hem de tarihe geçecek ironik bir durum
yarattı. YSK, özetle şunu dedi:
“Evet, Seçim Kanunu’na göre mühürsüz oylar geçersiz.
Ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek protokolü
seçme hakkını düzenliyor. Gerçi sadeceyasama organının
seçilmesini ilgilendiriyor ama olsun, özü bakımından
seçme hakkıyla ilgili. Neticede Anayasamıza göre insan
haklarını ilgilendirenuluslararası antlaşmalar kanunlarla
çatışırsa uluslararası antlaşmalar uygulanır.”
Yani bir yandan AGİT’in seçim denetçilerine posta koyarak Avrupa’ya
haddini bil derken öte yandan AİHS ek protokolünü olmayacak şekilde
uygulayarak mühürsüz oyları geçerli saymaya çalışan bir tuhaf
anlayış.
Evvela belirtilmeli ki, yargımız bütün çabalara rağmen
cumhurbaşkanına hakaret davaları başta olmak üzere ifade
özgürlüğüne ilişkin kararlarında, AİHS’nin kararlarını
uygulamamaktadır. Uygulamalıdır.
YSK kararında ise AİHS ek protokolü uygulanacak bir norm değil. Bir
defa referandumla ilgisiz, ikinci olarak ise taraf devletlerin
seçim güvenliği için alacağı şekil şartı tedbirlerini
yasaklamamakta. Madde basit: “Yüksek Sözleşmeci
Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın
kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar
içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest
seçimler yapmayı taahhüt ederler.”