Laf yerinde ağırdır. Büyük lokma ye, büyük söz söyleme. İki
dinle, bir söyle. Boğaz dokuz boğumdur. Çoğaltmak mümkün. Atalar ve
ecdat öyle ileri geri konuşulmasından pek hoşlanan insanlar
değilmiş belli ki. Neticede “ağır ol, molla
desinler”.
Elbette demokrasi, kamusal ortamda tartışma gerektirir. İfade
özgürlüğünün bu denli ön plana çıkması bu sebeple. İfade ve
örgütlenme özgürlüğü yoksa demokrasi de yok. Ne kadar ifade
özgürlüğü o kadar demokrasi.
Bu işin bir kısmı.
Öte yandan “taç giyen baş akıllanır”. Yani devleti temsil
edenler, boğazlarının dokuz boğumlu olduğunu hatırlamalıdır.
İktidarın seveceği dilden söylenirse “Beysin!Bundan sonra öfke
bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana...
Suçlamak bize; katlanmak sana.”
Her ne kadar Şeyh Edebali’ye mi ait
tartışmalı olsa da, bu sözlerin memleketimizde sağ geleneğin en çok
kullandığı ama asla uymadığı bir nasihat olduğunu bilmeyen
yoktur.
Demokrasinin işlemesi için iktidarın yapıp ettiklerinin sürekli
sorgulanması gerek. Böyle olmalı ki halk oyunu kullanırken neler
olup bittiğine dair bütünlüklü bir fikre sahip olsun. Davalarla,
hakaretlerle, medya tekeliyle bunun engellenmesi bir memlekette
demokrasinin giderek kuru bir kabuğa dönüşmesine yol
açar.
Yine bir demokraside devleti yönetenlerin söylediklerine azami
dikkat göstermesi şart. Beyanları bütün devleti bağlıyor, ileride
devletin uluslararası sorumluluğuna yol açma riski taşıyor.
Hepimizi ilgilendiriyor.
Mesela sayın Cumhurbaşkanı’nın MİT TIR’larına ilişkin açıklamaları.
Önce TIR’ların içinde silah olduğu itiraf edildi. Sonra da bunların
Özgür Suriye Ordusu’na gittiği. Devletin Cumhurbaşkanı açıkladı
bunu. Bugün Can
Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklu
olması bu sebeple. Yoksa hâlâ Bayırbucak Türkmenlerine giden insani
yardımdan bahsediliyor olacaktı.