Zamanında Gülen cemaatini övmelere doyamayanlar bugün demokrasi
şampiyonu oldu. Genelde en çok ses çıkaranlar da onlar. Bu
ikiyüzlülük akıl alır gibi değil. Şimdi yavaş yavaş, cemaatin
orduya çöreklenmesinin faturasını laikliğe fatura etme çabaları
görülüyor. Henüz mahcupça. Ancak ikiyüzlülükleri ve fırsatçılıkları
malum. Bir süre sonra iktidar çevrelerinde bu gerekçenin sıklıkla
kullanılması ihtimali var.
Dindarların orduya girişi engellendiği için cemaatçiler takıyye ile
orduya sızmış. Baştan temiz dindarların orduya girmesine müsaade
edilseymiş, cemaatçi sızma gerçekleşmeyecekmiş.
Bu tuhaf gerekçeyle uzaktan da olsa temas eden bir açıklama da
Cumhurbaşkanı’ndan geldi: “Tek parti döneminden itibaren
uzun süre, fevkaladeyanlış bir şekilde, ‘irtica
paranoyasıyla’ ve devlet imkânlarıyla dini cemaatlerin
üzerine gidildiği dönemlerde, her grup gibi, bu yapı da
milletimizin kolları, kanatları altında varlığını
sürdürmüştür.”
Laiklik sebebiyle cemaatin orduya sızdığını ileri sürmenin pek bir
mantığı yok. Emniyet, yargı ve bürokrasiye cemaatçilerin sızması
nasıl izah edilecek? 14 senelik AKP iktidarında buralardaki katı
laiklik uygulamalarıyla mı?
Elbette, laiklik adına orduevlerine başörtülülerin girmesinin
engellenmesi, üniversitelerdeki yasaklar gibi aslında laikliğe
zarar veren uygulamaların aşırılığını not edelim.
Ancak cemaatçi sızmanın asıl sebebinin laiklikten değil laikliğin
uygulanmamasından kaynaklandığını da bilelim. Cumhurbaşkanı cemaate
verdiği destek için özür dilerken, desteklerinin
sebeplerinin “ortak bir noktaları olmasına”bağlıyor ve
ekliyor “Allah dedikleri için
müsamaha gösterdik.”
Bu müsamaha, alnının secdeye varmadığını düşündüklerini ya da
yeterince Allah demediğini düşündüklerini cemaat lehine tasfiye
etmeyi de içermiyor muydu?
Liyakat kriterine uyulmadığı
ve “Allah demek” kriterine göre kadrolaşmaların
önünün açıldığı ortada değil mi? Daha önceki laiklik karşıtı
iktidarların gösterdiği müsamahanın AKP iktidarında uzun bir süre
fiili bir işbirliğine dönüştüğü açık değil mi?
Çevreyi merkeze taşımak adı verilen “sosyal
mühendislik” projesi laikliği bir cemaatler, tarikatlar
dayanışması adına bertaraf etti. Bunda laikliğin zamanında bir sopa
gibi kullanılmasının payı vardır. Gelgelelim, laikliğin bertaraf
edilmesinin neticesi de belli.
Buralara nasıl vardığımız enine boyuna incelenmeden, hesaplar
verilmeden düze çıkamayız. Bunun ilk yolu darbe girişiminin bütün
boyutlarıyla açığa kavuşması. Cemaatçi subaylar dışındaki unsurlar
kimdi, hangi saiklerle davrandılar? İşin siyaset ayağı kimlerden
oluşuyordu? Darbecilerin amacı neydi? Dış destek var
mıydı?
Bir geçiş dönemindeyiz. Geçiş dönemi, geçiş dönemi adaleti ister.
Meclis’te kurulacak bir komisyon, adalet ve hakikat komisyonu,
cemaatin nasıl palazlandığını soruşturmalı.
Temiz bir sayfa açmak için eski sayfalardan akan yağlı mürekkebin
temizlenmesi gerek.