Dün yine bir OHAL KHK’si ile 4.500 kişi kamudaki görevlerinden
ihraç edildi. Darbe girişiminden bu yana devam eden ihraçlara
bakılırsa devletimizin kamu çalışanlarını fişleyip işten atmak
haricinde pek bir işle uğraşmadığı anlaşılıyor.
Dünkü ihraçlar öncelikli olarak öğretmenleri hedef aldı.
Üniversiteler de 12 Eylül dönemini aratacak bir tasfiyeyle karşı
karşıya.
Üniversite öğrencileri bilmelidir ki bu son ihraçlarla beraber
normal şartlarda alacakları öğrenimin yarısını bile bulamayacaklar.
İkinci dönem başlamak üzere. Dersleri ya boş geçecek ya da konuya
hâkim olmayan öğretim üyeleri, işten atılanların boşluğunu beyhude
yere doldurmaya çalışacak. Zaten eğitim meselesinde tepetaklak
giden bir ülkeyiz. Ortaöğretimde uluslararası başarı yerlerde
sürünmekte. Proje okul hadisesiyle memleketin köklü liseleri ve
OHAL KHK’leri ile üniversiteleri saldırı altında. Memleketin
geleceğini çalmak isteyen bir güç istese bu kadar tahribat
yapamazdı.
Bütün bunlar darbeyle ilişkilendiriliyor. Ne cemaatle ne de
darbeyle uzaktan yakından ilgisi olan üniversite hocaları görevden
alınıyor. Anayasa Mahkemesi denilen bina, OHAL KHK’lerinin
olağanüstü halle ilgili olup olmadığını denetlemeyi reddedeli beri
böyle. İşin daha da acı kısmı, Anayasa Mahkemesi’nin bu çarpık
kararını en iyi şekilde eleştirip mahkemenin muhakemesindeki derin
boşlukları sergileyen hocalar da ihraç edildi.
Cumhuriyetin liselerine, Mülkiye gibi yine Cumhuriyetin
sembollerinden birine ve en nihayetinde Cumhuriyet gazetesine
yönelen bu intikam saldırıları amacın bir rejim değişikliği, adlı
adınca bir karşıdevrim olduğunu gösteriyor.
Latin alfabesine geçildiği için milletin bir gecede cahil
bırakıldığını ileri süren dinbaz siyaset, bugün aşama aşama milleti
cahil bırakmakla uğraşıyor. İhraç edilen öğretim görevlileri
yerlerine kolaylıkla bir benzerini bulabileceğiniz eşya değildir.
Büyük çoğunluğu akademide özellikle son senelerde yayılmış
çapsızlığa meydan okuyan birer akademik geçmişe ve tutuma sahiptir.
Yerlerini dolduramazsınız.
Kamu üniversitelerinin birikimini böyle har vurup harman
savuramazsınız. Bilimi ve yükseköğretimi baltalarsanız belki anlık
ideolojik zaferler elde edersiniz. Ancak netice niteliksiz bir
üniversite öğretimi ve dolayısıyla memleketin bir “parya
devlet” haline gelmesi olur.