Dün, Erdem Gül hapishaneden bir
mektup gönderdi. Herkesi Güneydoğu’da süren çatışmalar üzerine
düşünmeye çağırıyor:
“Ben şimdi durup düşünebilme imkânının fazladan verildiği bir yerde
olmanın bencilliğini de göze alarak söylüyorum. Daha
sonra ‘bunlar iyi günlerimizmiş’dememek için, ‘henüz
vakit varken’ bir an düşünmenin zamanıdır.”
Görmezden gelmek ya da hazır ezberlerle pozisyon almak işin kolay
tarafı. Ancak bu, yaşananları yaşanmamış hale getirmiyor.
Ortadoğu’ya model olmaya soyunulmuşken Ortadoğu memlekete model
olma yolunda.
Çözüm sürecinin beceriksizce yürütülmesi bugünkü manzarada önemli
bir paya sahip. Meclis’in bu süreçte tamamen devre dışı
bırakılmasının, çözümün iktidarın oy hesaplarına endekslenmesinin
bedelini ödüyoruz.
Bütün bir ülke bedel ödüyoruz çünkü
sayın Erdoğan çözüm sürecinin haziran
seçimlerinde AKP’ye bedel ödettiğini düşünüyor. Hatırlayalım
söylediklerini:
“Ama ne yazık ki çözüm sürecini istismar edenler çıktı. Bedelini
son yapılan seçimlerde ağır ödedik.”
Başkanlık bloku için Kürtlerle işbirliği denendi. Olmadı. O vakit
çözüm süreci rafa kaldırıldı ve güvenlikçi politikalarla bu defa
milliyetçi oylar hedef alındı.
2013’te atılan nutukta “biz her türlü milliyetçiliği ayaklar
altına almış bir iktidarız”denmesi başkanlık hayalinde Kürtlere
ihtiyaç olduğu düşünüldüğü içindi.
Şimdi, meşhur 90’lara rahmet okutacak bir yola girilmesi ise
başkanlığa giden yolun Diyarbakır’dan değil Tekir yaylasından
geçtiğine ikna olunması.