Ölü bir çocuğun yakasına yapıştın. Silkeledikçe silkeliyorsun.
Nefretin gözbebeklerinden aşağı ağır bir yağ gibi sızıyor. Ondan
suretinin bu halleri.
Yüzünün her bir kası korkundan ve nefretinden kasılmış. Kapkara ve
çorak bir kayaya yüzünü yontuyorsun. Nereye dönersek sadece onun
dermanını ölü bir çocuk bedeninden arayan gözlerini görelim diye
konuşuyorsun.
Tabutların yanında bile ağzını mikrofona yapıştıracak kadar
kendinden geçtin.
Sen ve küheylan sürdüğünü zanneden eşeğe binen süvarilerin,
boğazından halatlarla bağladığınız memleketi bir uçurumun yamacına
toz duman içinde sürüyorsunuz.
Ama olmuyor. Çarşaf çarşaf yalanlara rağmen, kürsülerden atılan
iftiralara rağmen, gerilmiş paslı yaylardan teker teker atılan ucu
ziftli oklara rağmen. Olmuyor, beceremiyorsun.
Elinde her gün ucunu yağlı bileğitaşlarına sürttüğün hançerin. O
hançeri her gün memleketin sinir uçlarına saplıyorsun. Yetmiyor
açtığın yaranın içinde hançerini döndürüyorsun. Çığlık sesi
kulaklarını yeterince doldurmayınca hırsla bir daha konuşuyorsun.
Kulağını meftun olduğun kendi sesinle doldurana kadar konuşuyorsun.
Arsız akvaryum balıkları gibi kendi sesinden yaptığın yemine doymak
bilmiyorsun.