AKP ve MHP’nin mutlu birlikteliğini resmiyete kavuşturacak
hukuki düzenleme Meclis’te. Türk-İslam sentezi İslam-Türk sentezi
olarak perçinleniyor. Osmanlı’nın son dönemindeki çıkış yolu
arayışlarının “üç tarz-ı siyaseti” İslamcılık, Türkçülük ve
Osmanlıcılık tutmayacak tutkallarla birbirine yapıştırılmış,
patlayacak dikişlerle birbirine dikilmiş, parlamenter rejimi sona
erdirmeye doğru yürüyor.
Bir süre lazımdır diyerek üzerine düşülen Atatürkçülük çaktırmadan
bırakılmış, bir parantez diye bakılan Cumhuriyet fikri terk
edilirken Abdülhamit’in gölgesine sığınılıyor.
Devlet Bahçeli, hadi başkanlığa geçelim deyince,
referandum yapılıyor. Yine Bahçeli hadi ittifak kuralım diye
buyurunca, ittifak kuruluyor.
MHP baraj altı kalsa da Meclis’e girecek. Mühürsüz oylar geçerli
sayılacak. Seçim sandıkları taşınabilecek. Kolluk kuvvetleri
sandıkların önünde bekleyecek. Sandık kurul başkanlarını, AKP’nin
atadığı mülki amirler atayacak. Seçim sistemi AKP ve MHP’nin
aldıkları oydan daha fazla temsil gücü elde etmesi için
değiştirilecek. Bütün bunlar da OHAL şartlarında yapılacak.
Bugüne kadar beklemeye ne gerek vardı ki muhteremler? 7 Haziran
seçimlerinden sonra AKP ve MHP pekâlâ bir koalisyon kurarak bütün
bu değişiklikleri yapabilirdi.
Ancak o dönemde Bahçeli, bugün tekrarlasa kim bilir başına neler
getirecek bir şart öne sürdü. Hatırlayalım neydi şartı:
“Bilal’in içinde olacağı sıfırlanan paraların
hesabını sormayacak mıyız? Bu sürecin bir tarafında Bilal var.
Versin Bilal’i alsın iktidarı.”
Burada da bırakmadı. 1 Kasım seçimlerine gidilirken de şunu
söyledi:
“Evlatlar yetim kalırken, bakan ve başbakan çocukları hortumculukta
ustalaşıyor; kutulara, yat...