“Recep Tayyip Erdoğan, aslında Türk tipi değil ‘Tayyip tipi’
başkanlık hayalleri kurmaktadır. Bütün yetkilerin kendisinde
toplandığı, yargının kendisine bağlandığı, yasama organı Meclis’in
kendi kontrolüne sokulduğu, denge, denetim ve fren sistemi olmayan,
tek adam diktatörlüğü, tahtsız ve taçsız sultanlık peşinde
koşmaktadır.”
Bugünkü şartlarda bu cümleleri yazsam elim titrerdi. İşin sonunda
birçokları gibi tutuklanmak var. İyi ki bu açıklama bana değil
Sayın Devlet Bahçeli’ye ait. Çok değil geçen sene söylemiş. Artık
günahı boynuna.
Hele şunları yazsaydım herhalde daha gün bitmeden hakkımda
soruşturma başlatılmıştı:
“Beştepe hanedanı ve AKP yönetimi aile boyu rüşvet ve yolsuzluk
çamuruna batmıştır. 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının bir daha
açılmamak üzere kapatılması; bu rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk
çarkının döndürülebilmesi, Tayyip Erdoğan’ın bütün yetkileri elinde
toplayarak diktatörlüğünü ilan etmesine bağlıdır. Yeni anayasayla
başkanlık sistemine geçilmesi bunun için istenmektedir. Recep
Tayyip Erdoğan tipi Başkanlık sistemi; Türkiye’nin bölünmesinin
reçetesidir. Demokrasinin idam fermanıdır.”
Bereket bunları da ben yazmadım. Devlet Bahçeli söyledi.
Bugün AKP ve MHP’nin üzerinde uzlaştığı anayasa teklifine
bakıyoruz. Aynen Sayın Bahçeli’nin öngördüğü üzere Başkan yargıyı
kendine bağlıyor, Meclis’i kendi kontrolü altına sokuyor. Denge,
denetim ve fren sistemi ara ki bulasın. MHP’nin Anayasa Komisyonu
üyesi de vaziyetin farkında olsa gerek, anayasa hakkında yaptığı
şahane açıklamada şunları söylüyor:
“Boğaçhan’ın adının boğaya bir yumruk atmasının ardından verilmesi
gibi sistem adını kendisi koyacak.”