“Çocuklarım, kardeşim, eniştem, dünürüm, eski özel müdürüm,
yurtdışına milyonlarca dolar para göndermiş (...) Öne sürdüğün
iddiaların belgesi var mı? Varsa çıkar hemen ben gereğini yapayım.
(...) Bu zat ne ortaya belge koyabilecek ne de çıkıp özür
dileyebilecek.”
Bunlar sayın Erdoğan’ın iki gün önce büyük bir
hiddetle söyledikleri. Bu sözlerin muhatabı Kemal
Kılıçdaroğlu dün partisinin grup toplantısında çocuğun,
kardeşin, eniştenin ve dünürün, Man Ada’sındaki bir off-shore
şirkete milyonlarca dolar gönderdiğine dair belgeleri açıkladı.
Henüz belgeler incelenmedi, ancak AKP Grup Başkanvekili
Bülent Turan “Açıkladığı belgeler ticaret
kaynaklı” diyerek hem belgelerin gerçekliğini kabul etti hem de
üstü kapalı olarak bu ticari ilişkiyi önceden bildiğinin işaretini
verdi.
Çocuk, kardeş, enişte ve dünür bir vergi cennetine hangi sebeple
milyonlarca dolar gönderdi? Bu neyin ticareti? Bu ticaret ne
sebeple İran bağlantılı bir işadamı olan Sıtkı
Ayan’ın kurduğu şirket üzerinden gerçekleşiyor? Ne
alınıyor, ne satılıyor?
Sayın Erdoğan, oğul, kardeş, enişte ve dünürün yurtdışına
milyonlarca dolar gönderilmesinin ispatlanması halinde gereğini
yapacağını dile getirmişti? Nedir gereği? Oğlu, kardeşi, enişteyi
ve dünürü azarlamak mı? Onlara küsmek mi? Olur böyle şeyler diye
sırtlarını okşamak mı?
Gereğinin istifa olmadığını biliyoruz. Çoğu siyasetçi gibi bir
hitabet ustası olan sayın Erdoğan, sadece yurtdışında kendi adına
bir hesap varsa istifa edeceğini söylemişti. Çoğu kişi de bu
açıklama üzerine Kılıçdaroğlu’nun iddialarının doğru olabileceğini
düşünmeye başlamıştı. Haklı da çıkmışa benziyorlar.
Oğul Burak Er...