Birileri bizi geleneksel çaydan soğutmaya, kahve tiryakisi (Türk kahvesinin değil de toz –hazır- kahvenin tiryakisi) yapmaya çalışıyor. Aman uyanık olun. Gaza filan gelip de çaydan vazgeçmeyin. Çocuklarınıza da kahve değil çay içirin.
Geçtiğimiz günlerde kahveyle ilişkili bilimsel bir çalışmanın
sonuçları yayınlandı. O araştırmadaki bulgulara dayanılarak da
medyada “düzenli kahve içenlerin daha uzun ömürlü olabilecekleri”
açıklandı. Peki neden? Yanıt hazırdı: “Kahve tıka basa flavanoid
yüklü de ondan!”
Tamam ama yine de benim küçük ama mühim bir sorum var. O da şu:
Bizim güzelim siyah çayı, içi tıka basa dünyanın en değerli
antioksidanlarından kateşin kaynayan o lezzetli içeceği nereye
yerleştireceğiz? Kahve daha iyiymiş deyip de o harika, o mis kokulu
TÜRK ÇAYINDAN vazgeçip kahveye mi
yükleneceğiz?
Bir sorum daha var: Neden bizim anlı şanlı üniversitelerimiz, anlı
şanlı beslenme fakültelerimiz de doğru dürüst bir TÜRK ÇAYI VE
SAĞLIK FAYDALARI konulu bilimsel çalışma
yapmaz!
Neden ÇAYKUR gibi köklü ve milli ve yerli bir kurum böyle bir
çalışma için üniversitelerimizle işbirliği imkanlarını zorlamaz?
Bilen beri gelsin! Netice şudur: Birileri bizi geleneksel çaydan
soğutmaya, kahve tiryakisi (Türk kahvesinin değil de toz –hazır-
kahvenin tiryakisi) yapmaya çalışıyor. Aman uyanık olun. Gaza filan
gelip de çaydan vazgeçmeyin. Çocuklarınıza da kahve değil çay
içirin.
Bir öneri daha: Canınız kahve çektiğinde en lezzetlisi ve en
zararsızını yani TÜRK KAHVESİNİ tercih edin.