Mitokondrilerini ve probiyotiklerini kaybetti de ondan! Yaşınız, cinsiniz, işiniz, gücünüz, kilonuz ne olursa olsun mitokondrilerinize gözünüzün için gibi bakın. Bana göre hanımefendinin sorunu sadece mitokondri fakiri haline gelmek de değil. Meselenin bir de probiyotik kaybı yönü var ki o da tam bir felaket.
Nedeni net ve açık: Mitokondrilerini ve probiyotiklerini
kaybetti de ondan!
İsterseniz biraz daha açalım: Bedenlerimiz enerji üreten birer
cihaz. Üstelik bu mükemmel cihaz işini (dolayısıyla yenileni,
içileni yakma sürecini) hiç dinlenmeden, gece gündüz hiç ama hiç
ara vermeden yapıyor. Bu kalori kaynağı besini yakıp enerji üretme
işinin sırrı da MİTOKONDRİLERde yatıyor.
Peki, “kimdir, neyin nesidir, ne iş yapar bu mitokondriler?”
Mitokondriler hücrelerimizin enerji üretim merkezleri. Alınan
kalorilerin yakıldığı minik fırınlar. O fırınlar iyi çalışmazlarsa
ya da o fırınların sayısı azalırsa alınan kaloriler
yakılamıyor.
Yakılmayan kaloriler de yağ olarak iç organlar çevresinde, göbek
bölgesi ve belde depolanıyor. İşte bu nedenle gelin beni dinleyin,
yaşınız, cinsiniz, işiniz, gücünüz, kilonuz ne olursa olsun
mitokondrilerinize gözünüzün için gibi bakın. Kilo almamak, daha
yavaş yaşlanmak, bitkin, halsiz, güçsüz, takatsiz bir ihtiyar
olmamak ve her daim formda ve zinde kalmak istiyorsanız
abartmıyorum mitokondrilerinizle yatın, mitokondrilerinizle
kalkın.
Ve şu o çok mühim cümleyi “ne kadar mitokondri o kadar sağlık”
cümlesini sakın unutmayın. Bana göre hanımefendinin sorunu sadece
mitokondri fakiri haline gelmek de değil. Meselenin bir de
probiyotik kaybı yönü var ki o da tam bir felaket. Detaylar için
buyurun...