Unutmayalım ki, duran kalp yeniden çalıştırılabilse de beyin
ölümü gerçekleştiğinde böyle bir şansımız yok. Kısacası, netice şu:
Patron beyindir. Nokta. Neden mi? Onun yanıtı da yazıda.
Buyurun...
En önemli, güçlü, etkili, “olmazsa olmaz”ımız, yaşam için son karar
verenimiz, özetle patronumuz hangisi?
Kalp mi, beyin mi?
Soruya yanıt arayanlardan biri (Emo Phillips), bakın o bu soruya
nasıl yanıtlamış: “Bir zamanlar beynimin vücudumun en önemli organı
olduğunu düşünürdüm. Sonra aklıma geldi: Bir dakika, bana bunu
söyleyen kim?”
“Patron kim?” sorusunun yanıtında son kararı beyin veriyor olsa da
bence bu onun önemini asla azaltmaz. Hayatı nasıl yaşayacağımızı,
onu nasıl yapılandırıp ondan neler üreteceğimizi, hayat sepetimizin
içine neler doldurup hayat ağacımızı nasıl süsleyeceğimizi,
kısacası duygu ve düşüncelerimizi, seçimlerimizi, neticede yaşam
biçimimizi o yönetiyor. Ve bu mühim bilgi özellikle bugünlerde
hepimize daha çok lazım. Çünkü beyin içine ne doldurursanız onu
düşünüp onu üretiyor.
BEYİN YENİDEN ÇALIŞMAZ
Gelin (olan biten onca kötü şeye, pisliğe, hıyanete, teröre) rağmen
biz yine de iyi şeyler düşünmeye devam edelim. Enseyi karartmayıp
“gelecek güzel günlere” dair beklentilerinizi sürdürelim. Bu da
geçer deyip sabırla bekleyelim ve dik değil, dimdik durmaya devam
edelim. Bir ayrıntı daha: Ölüm de “kalbin durması” ile değil,
“beynin devre dışı kalması” ile başlayan bir süreç. Ve unutmayalım
ki duran kalp yeniden çalıştırılabilse de beyin ölümü
gerçekleştiğinde böyle bir şansımız yok. Netice şu: Patron
beyindir. Nokta.