Doğal ürünlere özelikle de bitkisel desteklere ilgi her geçen
gün artıyor. İlgi 30’lu yaşlar sonrasında daha da yoğunlaşıyor.
Hayatımızın gittikçe sentetikleşmesi, yiyecek ve içeceklerin
hormon, antibiyotik, böcek ilaçları vs. ile kirlenmesi bu yoğun
ilginin en önemli sebepleri.
Tabii bunda 30’dan sonrasına daha bilinçli girmenin de etkisi var.
Yaşımız ve gelir düzeyimiz ne olursa olsun fark etmiyor, yeme-içme
konusunda hepimiz eskisinden daha bilgili ve bilinçliyiz. Doğanın,
doğallığın öneminin daha çok farkındayız.
Kısacası sağlığımızı güçlendirecek gerçek mucizelerin tabiatta
olduğunu geç de olsa öğrendik ve ünlü “naturopat” Dr. James. A.
Duke’un deyimiyle “yeşil eczane”yi 100 yıl sonra yeniden fark
ettik.
Fark ettik ama kullanmasını hâlâ doğru dürüst biliyor muyuz, o konu
biraz tartışmalı. Nedeni şu...
Ortalık ot-çöp tüccarı kaynıyor. Kimi diyabeti, kimi kanseri, kimi
de yağlı karaciğeri otla-çöple tedavi ettiğini ileri sürüyor. Çoğu
da bu ürünleri internet yoluyla satıp para kazanmanın peşinde.
Kısacası durum biraz tehlikeli boyutlara doğru gidiyor, aman
dikkat!
Yine yanlış
yapıyoruz!
Yeşil eczaneyi keşfeder etmez, onu da bir ticaret alanı haline
getiriverdik. Olur olmaz otu, çöpü, bitkiyi, dalı, yaprağı “faydalı
mı, zararlı mı” sorularına yanıt aramadan, çay yapıp içmeye, tablet
yapıp yutmaya, krem yapıp yüzümüze gözümüze sürmeye başladık.
Bu güvenli “yeşil eczanenin ürünleri” ile zehirlenenlerin, alerjik
reaksiyonlar geçirenlerin sayısı işte bu nedenle her geçen gün
artıyor.
Doktor muayenehanelerine, hastane polikliniklerine bu ürünlerin
yanlış hazırlanması, pazarlanması ve bilinçsiz kullanılmasına bağlı
sağlık sorunları ile mücadele eden hastaların sayısı her yıl biraz
daha artıyor.
Peki ne yapmalıyız? Nasıl bir yol izlemeliyiz? Merak ediyorsanız
diğer bölümlere buyurun...
UNUTMAYIN
Güvenlik yine çok mühim bir konu
Bitkisel kaynaklı ürünlerin sağlığa yararlı olabileceklerine
inananlardanım. Bitkilerin köklerinde, yaprak, gövde ve
çiçeklerinde yer alan yüzlerce doğal şifanın bize yardımcı olmak
üzere ihsan edildiğinden hiç ama hiç kuşku duymam.
Bunlardan yapılan şurup, damla, kapsül veya tabletlerin ilaçlara
göre muhtemelen daha az toksik etki gösterebileceklerini ben de
kabul ediyorum.
Ne var ki Hipokrat’ın koyduğu o ilk kural burada da değişmiyor:
“Premium Nihil Nocere”, yani “Önce zarar verme!”
Şu kuralın altını kesinlikle çizmek gerekiyor: “Önce güvenlik!”
Bunun sebebi bitkisel ilaçların da, bunlardan hazırlanan sağlık
desteklerinin de tümüyle tehlikesiz olmamalarıdır. Güvenlik de
doğru üreticiden ve satıcıdan geçer. Doğru üretici ilaç firması ya
da ilaç kalitesinde doğal destek üreticisidir. Doğru satıcı ise
eczacılar ve eczanelerdir.
DİKKAT
Karaciğerine veda edenler var
Eğer bu ürünler gereğinden yüksek dozlarda ve tavsiye edilenden
daha uzun süre kullanılırlarsa zarar verebiliyorlar. Ayrıca
kullandığınız reçeteli ilaçlarla birlikte alındıklarında
beklenmeyen bazı reaksiyonlara sebep olabiliyorlar.
Ayrı ayrı kullanıldıklarında faydalı olabilen bitkisel destekler,
birlikte kullanıldıklarında vücudu hırpalayabiliyor. Bu
desteklerden bazıları, bazı insanlarda beklenmedik ağır alerjik
reaksiyonlara yol açabiliyor. Bazıları karaciğer veya böbrek
yetmezliğine yol açabiliyor.
Hamilelikte kullanıldığında anne ve çocukta önemli reaksiyonlara
sebep olabilenleri, küçük çocuklarda ve/veya yaşlılarda
kullanılmaması gerekenleri var. Kısacası bu yeşil eczaneden
faydalanırken çok dikkatli hareket etmek gerekiyor. Fayda göreceğim
derken zarar görmemek, başınıza iş açmak istemiyorsanız bazı temel
kurallara uymanız şart.
NE
YAPMALI?
Doğal ürün satın alırken...
1) Bu ürünleri bir doktor, eczacı veya beslenme uzmanıyla
görüşmeden kesinlikle kullanmayın.
2) Bir sağlık sorunundan korunmak için değil de, o sorunu çözmek
için yani hastalığı tedavi etmek için bu ürünlerden faydalanmayı
düşünüyorsanız doktorunuz ne diyorsa onu yapın.
3) Doktorunuza bilgi vermeden herhangi bir hastalığın tedavisi için
bu ürünleri kullanmayın.
4) Korunmak ve güçlenmek amacıyla kullandığınızda da yan etkilere
karşı uyanık olun. Bitkilerin içinde tıpkı ilaçlardaki gibi
kimyasal maddelerin olduğunu, bu kimyasalların vücudunuzda bazı
toksik reaksiyonlara, alerjik tepkilere sebep olabileceğini
unutmayın.
5) Eğer reçeteli bir ilaç kullanıyorsanız bu ürünlere başlamadan
önce mutlaka doktorunuzla konuşun.
6) Ortaya çıkabilecek belirtileri dikkatle izleyin ve en kısa
zamanda eczacınıza veya doktorunuza haber verin.
7) Bu ürünleri eczanelerden veya resmi makamlardan onaylanmış
ürünleri satan yerlerden satın alın.
8) Standardize edilmiş ürünleri kullanın. “Standardize edilmiş
ürün” demek, belirli işlemlerden geçirilerek temel aktif
bileşenlerinin mevcudiyeti ve miktarı garanti edilmiş ürünler
demektir.
9) Eğer geleneksel bitkisel ürünlerin satıldığı aktarlardan bazı
bitkisel ürünleri almayı düşünüyorsanız bu ürünlerle ilgili doğru
bilgilenmeye, etiket bilgileri ile yetinmemeye çalışın.
10) Bu ürünlerin çoğunun bir sağlık sorununu tamamen çözmeye
gücünün yetmeyeceğini, bu ürünleri kullanmaya başlayınca reçete
ilaçlarınızı terk etmemeniz gerektiğini unutmayın. Aktarlardan
aldınız ürünleri küçük dozlarda ve yavaş yavaş miktarı artırarak
kullanmaya çalışmanız da bir çözüm olabilir.
OKUR
SORUSU
Potasyum zengini besinler hangileri?
Potasyum, sağlıklı sinir sistemi ve düzenli kalp ritmi için önemli
bir mineraldir. Sodyumla birlikte vücudun sıvı dengesini kontrol
eder. Vücuttaki hücreler içi kimyasal reaksiyonlarda, hücreler
arası besin iletiminin, düzenlenmesinde önemlidir. Bu fonksiyonları
yaşla azalır.
Potasyum eksikliğinde; aşırı cilt kuruluğu, akne, ishal, kabızlık,
kavrama bozukluğu, vücutta sıvı birikimi, sinirlilik, terlemeler,
kalp atımında oynamalar, gelişme bozukluğu, bulantı-kusma, tansiyon
düşüklüğü, kolesterol seviyelerinde artış, kaslarda
yorgunluk-zayıflık, periyodik baş ağrıları görülür.
Potasyum içeren gıdalar; süt ürünleri, et, balık, kümes hayvanları,
baklagiller, sebze ve meyveler, olarak sayılabilir.
Kayısı, avokado, muz, incir, hurma, kuru üzüm, kurutulmuş meyveler,
kabuklu yemişler, bira mayası, bal kabağı, patates, sarımsak yüksek
oranlarda potasyum içerir.
Böbrek rahatsızlıkları, ishal, idrar söktürücü veya bağırsakları
temizlemek için kullanılan ilaçlar potasyum seviyelerini bozar.
Sigara ve kafein tüketimi de potasyum emilimini azaltır.
Potasyum, hormon salınımı için gerekli bir mineraldir, stres
hormonlarının salınımı potasyum-sodyum oranında azalmaya neden
olduğundan, stres vücudun potasyum gereksinimini artırır.