Ömer Lekesiz Yeni Şafak Gazetesi

Ezan değil, ecnebi tabiatlı vekil sorundur

Andreas Tietze, vefatından (2003) az bir süre önce hazırlayıp, ilk basımını bizzat gördüğü Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı’nın birinci cildildinde (2002), Türkiye...

11 Kasım 2018 | 6.339 okunma

Andreas Tietze, vefatından (2003) az bir süre önce hazırlayıp, ilk basımını bizzat gördüğü Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı’nın birinci cildildinde (2002), Türkiye Türkçesi’nin “14. asırdan beri mühim bir mevkie sahip” olduğunu belirterek, lugatta esas alınan hurufata dair verdiği kısa bilgide, Arap hurufatlı dillerden Arapça, Farsça, Kürtçe ve Osmanlıca ile

Yunanca ve Ermenice’yi özellikle zikreder.

Titze’nin lügatini “Tarihi” olarak nitelemesine neden olan da, Anadolu Türklerine mahsus hayati zenginlik ve çok kavimle dolayısıyla çok kültürle ve çok dille yaşama tecrübesidir. Söz konusu süreçte, keza din dilinin kurucu öğesi olan Arapça’nın, bununla birlikte edebi dilin kurucu öğesi olan Farsça’nın, en az dil ve din kelimelerinin semantik yakınlığı kadar Türkçe ile yakınlaştıkları ise malumdur.

Öyle ki, Arapça olan ibadet dili ile oruç, namaz vb. Farsça olan ibadet adları, Türkçe’ye eklenerek, ilgili ifadeler ayrıca bir çeviriye gerek duyulmayacak şekilde bu dilin aslından sayılmışlardır.

Bu aynı zamanda Türkçe düşünen ve konuşan toplumun tefekkürünü, ideal (yetkin) anlamları zikredilen dillerin bizzat kendilerinde yerleşik olan manalarla zenginleştirerek açması ve genişletmesi demektir.

Örneğin, Besmele, ideogramik bir bütünlüğü de ifade ettiğinden, ayrıca bir çeviriye ihtiyaç hissettirmeyecek tarzda, görüldüğü anda şekli ve manası birlikte düşünülen bir ibaredir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi 02 Mayıs 2024 | 401 Okunma İslâmî hareketten kavramlar savaşına… 30 Nisan 2024 | 138 Okunma İslâmcılık teriminin siyasî soykütüğü 27 Nisan 2024 | 161 Okunma Siyonazilerin vasıfları 23 Nisan 2024 | 103 Okunma Altın Buzağı’dan Kızıl Düveye 20 Nisan 2024 | 263 Okunma