Amerikan Başkanı Trump’ın başlatıp, yardımcısının devam ettirdiği, Türkiye’ye yönelik Papaz Yaptırımı tehditlerinin ilk karşılığı İsrail yönünden geldi.
Bu konuda İsrail’in seçilmiş olmasının, Amerika adına çok akıllıca bir manevra olduğunu peşinen belirtelim.
Şundan ki, İsrail’in 15 Mayıs 2018’deki Gazze katliamının akabinde, en sert tepkiyi gösteren tek ülke Türkiye’ydi ve İsrail’in Ankara Büyükelçisi’nin gönderilmesiyle başlayan kriz, İsrail işgal güçlerince Kudüs’ü ziyaret eden Türk vatandaşlarına yönelik zaten var olan baskıların artırılmasını ve iki Türk ziyaretçinin uzun süreli olarak İsrail işgal güçlerince alıkonmasını beraberinde getirdi.
Öte yandan zikredilen katliam sonrasında İsrail’e karşı uluslararası bir kampanyayı da başlatan Türkiye’nin, etkili bir şekilde cezalandırılması da Amerika tarafından zorunlu görülmeye başlandı.
Amerika tarafından dememize neden olan pratik karşılıklar malumdur. Filistin’de İngiltere’nin manda yönetiminde başlayan Yahudi işgalleri, 1948’de İsrail devletinin kurulmasıyla sonuçlanırken, her ulus devlet için geçerli olduğu gibi kağıt üstündeki İsrail devletinin de güçlü bir hamiye teslim edilmesi gerekiyordu. İsrail’in hamiliğini Amerika üstlendi ve aradan geçen yetmiş yılda 120 milyar doları aşkın askeri ve mali yardımlarıyla Amerika, İngiltere’den devraldığı Yahudi kolonisini dünya üzerindeki en büyük üslerinden biri haline getirdi. Öyle ki, Birleşmiş Milletler’de İsrail devletiyle ilgili her oturum ve karar doğrudan Amerika ile ilişkilendirildi ve Amerika veto kararlarının yüzde doksanını İsrail’le ilgili olarak verdi.
Dolayısıyla İsrail’in gerek hakimiyet gerekse uluslararası ilişkiler planında Amerikasız bir adım atması, karar ve uygulama serdetmesi mümkün değildir.