Ömer Lekesiz Yeni Şafak Gazetesi

Ahiret hesabı sanat hesabından öncedir

Tevhidî sanat, tevhid sanatçısı, sanatta tevhid etme, sanatını tevhidin hizmetine verme... şeklindeki terkiplerle, İslam’ı diğer semavi ve beşeri dinlerden ayıran en önemli esası, yani Tevhid’in bizzat kendisini...

30 Aralık 2018 | 91 okunma

Tevhidî sanat, tevhid sanatçısı, sanatta tevhid etme, sanatını tevhidin hizmetine verme... şeklindeki terkiplerle, İslam’ı diğer semavi ve beşeri dinlerden ayıran en önemli esası, yani Tevhid’in bizzat kendisini sanatın bir malzemesi haline getirmek gibi bir tehlikeyle yüz yüze bulunduğumuz aşikardır.

Bu olumsuz gidişatı, kimi ressamların son yıllardaki işlerinde, geleneksel sanatların pazar payındaki artışa da bağlı olarak, yer yer Kur’ânî ibareleri, çoğunlukla Arap harflerini süsleme elemanı (dekoratif bir malzeme) olarak kullanışlarından somut olarak gözlemlememiz mümkündür.

Bunlara yapılacak bir itirazın, öncelikle sanatta değişime karşı çıkmak, yeniliği anlayamamak, gerici olmak... şeklindeki suçlamalara kurban edilerek, mevcut sanat kanonu tarafından tartışma dışında itileceği malumdur. Dolayısıyla İslam sanatıyla ilgili güncel sorunların mevcut sanat kanonu ve muhalifleri arasındaki gelenekselci – yenilikçi, klasik – modern, değişimci – tutucu gibi iki kutuplu tasniflerle, asla öze inmeyen, sürekli şekil üzerinden süren neticesiz tartışmalarla tâlîleştirilmesi normalleşmektedir.

Bunlar üzerinden, bugün itibariyle hasıl edilen kargaşa, karmaşa, istismar, istiskal, dilsizlik, lügatsizlik... aslında temel bir şeylerin yokluğunu hissettirdiğinden, ilk soru da tam buradan üretilmektedir: Bir sanat nazariyatımız var mı?

Meridyen Derneği ile Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nin ortak gayretinde Sîreti Sûrette Görmek ana başlığı altında gerçekleştirilen bir dizi çalıştayın sonuncusunda, Özkan Gözel’in tebliğinde yer alan ‘Bir Sanat metafiziğimiz var mı?’ sorusunun, “Bir sanat nazariyatımız var mı?” sorsunu kapsayacak şekilde, konuyu her şeyden bir zihniyet sorgusuna bağladığını daha önce bu sütunda dile getirmiştik.

Zira, mezkur soruları nasıl sorarsak soralım, neticede onları bir nazariyat kaygısı içinden soruyoruz ki, bu da evvel emirde bir görme (nazar) zihniyetine isnat ediyor ve ilgili dünya görüşü ile buna bağlı bulunan bakış açısı, tefekkür düzeyi bunun içinde toplanıyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi 02 Mayıs 2024 | 397 Okunma İslâmî hareketten kavramlar savaşına… 30 Nisan 2024 | 138 Okunma İslâmcılık teriminin siyasî soykütüğü 27 Nisan 2024 | 161 Okunma Siyonazilerin vasıfları 23 Nisan 2024 | 102 Okunma Altın Buzağı’dan Kızıl Düveye 20 Nisan 2024 | 263 Okunma