Tarihi seçimden çıkan ilk ve net mesaj, "Erdoğansız mümkün
değil" oldu. Seçmen, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı küresel ve
bölgesel sorunlarla ancak Erdoğan liderliğinde baş edilebileceğini
teyit etti. Erdoğan'a ve AK Parti'ye, yepyeni bir yol haritası
çizdi. AK Parti'nin son 16 yılda, demokraside, insan haklarında,
ekonomide yükselttiği çıtayı hatırlattı. Ülkenin olağan hale
dönmesi arzusunu yansıttı. Demokratik soluklanmayı önemsediğini tüm
siyasilere gösterdi.
Sandıkta, sağduyu ağır bastı. Türk milleti, kutuplaşmaya prim
vermedi. Ama... Kendisi ile aynı fikirde olmayanlarla da
konuşabilmeyi, merhabalaşabilmeyi önemsediğini, "karşı mahalle"
ayrımını benimsemediğini ilan etti.
MHP'nin, 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana sergilediği duruşu takdir etti.
HDP çatısı altında kümelenen Kürt kökenli vatandaşlara da "ayrılıkçılığın değil entegrasyonun parçası olmalısın" mesajı gönderdi. Terörden arındırıldıkça Kürt sorunu tanımının da değişeceğini, bulunacak çözümün ise AK Parti ve MHP'nin "evet" demesi halinde hayata geçeceğini söyledi.
CHP'de, Kemal Kılıçdaroğlu döneminin kapanacağını, delege avı ile parti içi iktidarı sürdürme döneminin de sona ereceğini kayda geçirdi. Muharrem İnce ise CHP'de söylem değişikliğine, zihniyet değişikliğinin de eklenmesi gereğini ortaya çıkardı.
İyi Parti'yi bir seferliğine denenmeye değer buldu. Diğerlerini ise marjinal düzeyde tuttu.
Özetle...
Erdoğansız olmaz. AK Parti'de tarz değişmezse de olmaz!