Galatasaray için bir dram gecesiydi..
Her türlü skor futbolda var, bu önemli değil ama şampiyonluk adayı
olarak yola çıkmış bu takımın bir tane pozisyonu, bir tane doğru
dürüst şutu yoktu. Volkan Demirel herhalde kariyerinde
Galatasaray'a karşı en rahat maçını oynadı. Sayın Dursun Özbek,
taraftara seslenirken, maç öncesi aşka gelip, "Zaferle döneceğiz"
diyordu. Aynı Özbek bir süre önce de "Sürpriz yapabiliriz"
demişti.
Doğru olan demeç ilkiydi belki de, Özbek tepki görünce, geri adım
atmıştı! Ortada ne zafer yaşatacak bir mücadele, ne bir takım, ne
de teknik direktör vardı. Galatasaray'a mecburiyetten teknik
direktör olan Riekerink zaten o gün bugündür tartışılıyor.
Trabzonspor ve Başakşehir yenilgileri sonrası bir de üstüne F.Bahçe
hezimeti eklenince, bu saatten sonra ne kadar takımın başında kalır
acaba!
Aslında kabul edelim, tadı tuzu olmayan bir maçtı.. Toplasanız 4-5
pozisyon çıkmaz. Adı derbiydi sadece.. Bazen öyle sıkıldık ki..
Cüneyt Çakır sürekli düdük çalıyordu..
G.Saray zaten "1 puan alsam havada kaparım" derdinde, Fenerbahçe
ise "1 gol bulursam, skoru korurum" düşüncesiydi.
Görünen o ki haklı olan Fenerbahçe takımıymış..
İşte büyük yıldızlar, büyük golcüler sahneye bir çıkar ve işi
bitirir. Van Persie de öyle bir anda durup dururken, zor bir
pozisyonda şık bir gole imza attı. Klasını, yıldızlığını
konuşturdu. Aylardır oynamayan Serdar Aziz bir hatayla yaptığı
penaltıyla skorun 2-0 olmasını sağlarken, Hollandalı hoca oyunu
kulübede hep izliyordu. Eren sakatlandığı zaman G.Saray'ın kulübede
skoru değiştirecek hücum oyuncusunun olmaması da sezon başındaki
planlamada bir hata olduğunu belgeledi. Riekerink dün madem
Selçuk'u hiçbir şartta oyuna sokmayı düşünmüyordu, neden kulübeye
onun yerine Josue'yi almadı