Devlet başkanları ikili temaslarda diplomasiyi elden
bırakmazlar.
Eskiden, içinde değerli eşyalar olan çuvalları yere
dikkatlice bırakmaları için "siyasetenindirin" diye
tembihlenen hamallar gibi, taşıdıkları yükün
farkındadırlar.
Ortadan konuşurlar, kesin bir taahhütte bulunmazlar,
araştıracaklarını söylerler...
Zaten onlar biraz samimi davranacak olsalar bile,
yanlarındaki yenlerindeki danışmanları, diplomatlar gürültü yapıp
mevzuu kapatırlar.
Ancak bazı devlet başkanları ve siyasiler vardır ki rutin
dışı çıkışlarıyla, jestleriyle bilinir.
Tarih de basın da daha çok, sandıktaki başarılarını da her
şeyden çok bu sahiciliklerine,mış gibi yapmamalarına
borçlu olan liderleri yazar zaten.
Çünkü insanlar merak uyandıran, öngörülemeyen, heyecan
yaratan şahsiyetleri takip ederler.
Yalan mı? Kendinize sorun bakalım.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in ABD
Başkanı Bill Clinton'la görüşmesine mi şahit
olmak isterdiniz?
Yoksa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la, ABD
Başkanı Donald Trump'ınkine mi?
Düşünün...
Bir köşede diplomasi tabularını yerle bir eden, "One
minute" çıkışının ardından BM salonunda 5 dünya devinin
yüzüne bakarak "dünya sizden büyüktür" diyen bir
lider...
Öte tarafta ise Almanya Başbakanı Merkel'in elini
kameralar karşısında olduğu halde sıkmayan, NATO'ya
"yük" diyen, CNN muhabirlerinin yüzüne
"yalancısınız" diye haykıran bir başkası...