7 Haziran sonrası koalisyon senaryoları konuşuluyor. Sahaya
sürülen gazeteciler, "kendimiz için bir şey istiyorsak"
girizgâhlarıyla bizim için neyin iyi olacağını yazıyorlar. Sahanın
önde gidenleri ise toplasan iki bakanlık etmeyecek oylarının
sarhoşluğunda sağa sola tehditler savuruyorlar.
Gariptir, en çok vaat edenin en fena kaybettiği (Bkz. Haydar Baş)
seçimin ardından koalisyon olasılıklarında hâlâ vaatler ön planda.
Görülen o ki kimse seçmenin oyuna giden yolun karnından değil
kalbinden geçtiğini hâlâ hâlâ hâlâ anlayamamış. Oysa dün CHP'nin
içinden, Fikri Sağlar'dan yükselen isyana kulak verseler kafaları
netleşecek: "11 milyon emekli için ciddi vaatler verdik
ancak buna rağmen emeklilerin bırakın yarısını 4'te 1'i bile
CHP'ye oy vermedi."
Evet, üstelik yararsız olsa da hiç olmazsa seçim öncesi pozitif bir
içerik taşıyan vaatlerin içeriği şimdi negatife dönüşmüş durumda.
MHP hükümette yer alırsa Çözüm Süreci'ni sonlandıracakmış mesela.
Seçim sandıklarını Gülen Çetesinin "Asmayacağız yargılayacağız"
sloganıyla açan HDP de büyük altyapı ve üstyapı projelerine kafayı
takmış durumda. Anlaşılan, o alanda da yaptırmayacak yıkacaklar!
CHP ise sistemi yapısal olarak geri döndüreceğini umduğu hamlelerle
meşgul. Cumhurbaşkanlığı gibi halkın oylarıyla şekillendirilen
makamları yine ceberut devletin atanma sistematiğine kazandırmak
için uğraşıyor.