Orta yaşlı bir hanım, çaresizlik içinde polise soruyor: Annemi
doktora götürmem lazım, nereden geçeceğim?
Heyhat! İstersen ölüm döşeğinde ol, 1 Mayıs’ta tüm yollar vatandaşa
kapalıydı.
Gözümün önünde işine gitmeye çabalayan onlarca sivil, tek tek
Kurtuluş Caddesi’nin başındaki polis bariyerlerinden geri
çevrildi.
Ara sokaklardan da hiçbir yöne çıkış yoktu. Her yer barikatlarla,
polisle çevrilmişti.
Yasaklı 1 Mayıs’larda bile böylesi yaşanmadı.
İstanbul, 1 Mayıs 2015’e adı konmamış bir OHAL’le girdi... Sabah 06
itibarıyla vapurlar ve metrobüs iptal edildi; şehrin can damarları,
Anadolu-Avrupa yakası bağlantısı toptan kesildi. Taksim’e çıkan tüm
ana yollar trafiğe kapatılırken metro hatları da yasaktan nasibini
aldı.
14.5 milyon nüfuslu, milyon turistin ziyaret ettiği kentte, E-5
haricinde ulaşım imkânsız hale getirildi.
Ama sorsanız, her şey serbestti! Hatta Başbakan Davutoğlu,
“sembolik” olarak elinde karanfille gelenlere Taksim’in açık
olduğunu söylemişti.
1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamanın zaten bir sembol olduğunu,
sendikaların elinde zaten molotofla gelmeyeceğini gayet iyi bildiği
halde...
Molotof ve kamu malı
Biliyoruz ki gün boyu yapılan gözaltılar, mekân basmalar, sıkılan
gazlar, atılan plastik mermiler, sivil sopalılar ve TOMA’ların
verdiği zarar, pek az yayın organında yer bulacak.
Buna karşılık, ele geçirilen molotofkokteylleri ve zarar verilen
kamu mallarının görüntüleri gösterilip “İşte gördünüz mü? Biz, kaos
çıkarmak isteyenlere karşı önlem aldık” denilecek...
Doğrudur; molotofkokteylleriyle de sokağa çıkanlar vardı.
Kurtuluş’ta böyle bir gruba rastladım. Taş çatlasa 40 kişiydiler.
Bazılarının elinde sapan vardı, slogan atarak “Barikatları
yıkacağız” diye ortaya çıktılar. Ancak polis müdahalesiyle 15
dakikada dağıldılar. Her müdahalede grup biraz daha küçüldü ve
dağıldı.
Şimdi sorarım size: Zırhlı, donanımlı, on binden fazla polisin
karşısında bu küçücük gruplar mı Türkiye’yi kaosa sürükleyecek?
Peki, yılın tek bir günü, anayasal haklarını kullanmak isteyen
emekçilerin, işçilerin günahı ne?
Ya evine tıkılan, sokaktaki gazdan boğulacak hale gelen geniş
kitleler?
Ya Beşiktaş’ta toplanan sendika, siyasi parti temsilcileri ve
forumların elinde molotof mu vardı?
Kaos çıkaran kim?
Dikkatimi çeken bir ayrıntı; farklı şehir ve ilçelerden İstanbul’a
yığılan polisler de yabancısı oldukları sokaklarda şaşkındı.
Ancak en tehlikelisi, eline sopayı bıçağı alan sivil kıyafetli
kişilerin kendilerince oluşturdukları küçük timler.
Kim bunlar? Kimin adına sokakta yakaladıkları insanları
dövüyorlar?
Sakın esnafa adeta “vur” emrini veren birilerinin galeyanına gelmiş
olmasınlar?
Bu yazıyı yazarken Kurtuluş semalarında helikopterler dolaşıyor.
OHAL değil de nedir bu?
Özgürce 1 Mayıs’ın kutlandığı 2010’u hatırlayın: Ne yaralanma, ne
gözaltı, ne de molotof vardı...
Demek ki kaosu yaratan, 1 Mayıs’ı kutlamak isteyenler değil. Kaosu
yaratan, 1 Mayıs’ı yasaklarla bastıran korku imparatorluğu.
Toplum kutuplaştırıldıkça, oy uğruna din, kimlik ve etnik meseleler
meze yapıldıkça...
Polis gücü orantısız kullanıldığında ve haklar, özgürlükler ayaklar
altına alındıkça...
Bunca adaletsizlik, işsizlik ve ümitsizlik var oldukça...
Kaosu kimin istediği sorusunu tekrar tekrar sormak gerek.