İster referandum olsun, ister genel seçim, Türkiye’de her seçim
“çok kritik”tir...
Üstelik bu kez hangi partinin, hangi çoğunlukla yöneteceğini değil,
alenen rejim değişikliğine gidip gitmeyeceğimizi oyluyoruz.
Hâlâ kararını veremeyen, haklı olarak kafasında soru işaretleri
olanlara “yarın”ın önemini ve neyi oylayacaklarını hatırlatmak
istiyorum.
Yarın, ya daha demokratik bir ülkede yaşama şansımızı koruyacağız.
Ya da tek bir kişinin uygun gördüğü biçimde yaşamaya boyun
eğeceğiz.
Yarın, ya çocuklarımızı geçmiş 30 yılda olduğu gibi savaşmaya ve
ölüme yollamaya evet diyeceğiz. Ya da barışı sağlamak için etkili
ve ortak adımlar atılmasını destekleyip, yıllarca çözüme
ulaştırılmayan ve bizi 3. dünya ülkesi konumuna mecbur eden Kürt
sorunuyla yüzleşmek için adım atacağız.
Bir arada yaşama şansı
Yarın, ya Suriye savaşının ülkeye sıçrama ve “özgürlükçü”
cihatçıların güçlenmesi ihtimalini önemsemeden oy vereceğiz. Ya da
IŞİD, El Nusra gibi oluşumlarla komşu olmaya, desteklenmesine rest
çekeceğiz.
Yarın, ya sokaklarda aç bilaç dolaşan ve kaçıp Akdeniz’de boğulan
Suriyelilerin kaderini paylaşma riskine atılacağız. Ya da kendi
inançlarımızı ve kültürümüzü koruyarak, bir arada yaşama şansını
sürdüreceğiz.
Yarın, ya kadınların öldürülmeye, kız çocuklarının zorla
evlendirilmeye devam ettiği, ailede şiddetin hüküm sürdüğü bir
ülkede yaşamayı kabul edeceğiz... Ya da kadınla erkeğin daha eşit
yaşayabileceği, cinsel kimliğe saygı göstermeyi, adli ve güvenlik
güçlerinin görevlerini yerine getireceği bir toplum için çaba
harcama şansımız kalacak.
Yarın, ya deresinden dağına, parkından adasına, zeytinliğinden
sahiline yağmalanan toprakları korumak için haklarımızı kullanma
şansımız kalacak. Ya da çocuklarımıza susuz, verimsiz, her karışı
betona boğulmuş, buğdayını kendi üretemeyen ve balığını bile ithal
eden bir ülke bırakacağız.