Sonuç ortada: Birinci çıkan parti AKP olsa da 2015 genel
seçimlerinin en büyük galibi, barajı tüm zorluklara rağmen
rahatlıkla aşan ve Meclis’e Türkiye partisi olarak giren HDP. Bu,
aynı zamanda başkanlık ısrarının da şimdilik- sonu demek.
Batı’dan aldığı oyları büyük oranda artıran HDP’nin, muhafazakâr
Kürt seçmeni kazandığı kadar CHP’den “emanet” oy aldığı herkesin
malumu. Ancak HDP’nin başarısını salt AKP/başkanlık korkusu veya
karşıtlığı üzerinden yorumlamak yetmez.
Çünkü 7 Haziran’ın asıl kazananları, siyasi partiler, liderler veya
teşkilatları değil...
1 GEZİ’Yİ KAVRAYANLAR: Gezi Parkı eylemleri sonrasında sorulan hep
şuydu: Siyaseten bir karşılığı olmayan bir hareketin anlamı ve
geleceği ne olabilirdi?
Bu soruya, Gezi’nin yurttaşa “farklılıklara rağmen beraberlik”
ruhunu kazandırdığını, düşmanlık-şiddet-gerginlik politikalarının
ters teptiğini ve insanların çok saf, haklı bir gerekçeyle (ağaç!)
birbirine kenetlenmesinin gücünü anlatmaya çalıştım. 2015 genel
seçimi, Gezi’nin tahminlerin ötesinde bir değişimi tetiklediğini
ortaya koydu.
Unutmayın. Gezi; Kürtlerle Türkler kadar, feministlerle Nişantaşı
kızlarının, eşcinsellerle taraftar gruplarının, ulusalcılarla
azınlıkların, solcularla bankacıların, varoşla bohemin, yani
ülkenin en “benzemezlerinin” aynı safta toplanıp birbirini
dinlemeye yönelik adım attığı yerdi.
Polis şiddeti ve gencecik insanların ölümü, medyanın Penguen’e
bağlaması, kitleleri birbirine daha da bağladı. Gezi sonrasında, bu
yeni ruhu katmaya çalışarak siyasetini kurgulayabilen tek parti,
HDP oldu.